bisiklet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bisiklet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ocak 2014 Pazar

Ondan Bundan Vol.6

* The Necessary Death of Charlie Countryman' i izledim. Mads Mikkelsen hayranlarının yüzde yüz izlemesi gereken bir film. Mads sevmeyenin izlemesine gerek yok. Hacı bir de nedir bu akım: Bilmem kimin bilmem nesi türünde başlıklar... The Curious Case of Benjamin Button, What Richard Did, What Maisie Knew, The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford, zıkkımın dibinin dibi... Ömrümde böyle bayık film ismi daha görmedim. İnsanın izleyeceği varsa da hevesi kaçıyor.

* Bu Sorority evindeki kızların ortalama yaşı 20. Oda arkadaşlarımın ikisi de 19 yaşında. Eskiden yurt odalarındaki en ufak kişi bendim. O zaman yaş avantajına sevinirdim. Şimdi de o kadar genç olmadığıma seviniyorum. Çünkü "Yaşın kaç senin bakiim" diye millete caka satabiliyorum. Ergenlik foreva.

* Türkiye' de son olanlara bakıp da insanın ağrına giden bir şey görmesi gerek bence. Senin aylardır yapamadığın gündemi iki kıçı kırık cemaat abisinin yapmış olması mesela. Ya da beğenmediğimiz şu göt kıllarının hepimizin hayatını yönlendirebilmesi gibi... Ne bileyim işte sen doldur. Git oku o kadar, çalış, mükemmel kariyerlere sahip ol, gene de gel bu tiplere yenil. Midemizin almaması lazım. Ben bu düzeni bozarım dememiz lazım. Diyor musunuz oradan? Sesiniz gelmiyor buralara.

* Buradakiler farkında değil ama kime güvenebileceğimi, kimi arkadaş olabileceğimi beni facebooktan ekleyip eklememesine göre belirliyorum. Ben eklemiyorum kimseyi. Kim beni eklerse facebooktan ona karşı daha samimi olabiliyorum. Eklemezlerse arada buzlar var. Garip garip huylar edindim evet.

* Ayrıca evet, Los Angeles' ta kimse yürümüyor. Yani benim bulunduğum çevre Westwood, öğrenci memleketi, biraz onlar yürüyor ama kimse isteyerek yürümüyor burada. Koşan var, bisiklete binen var, ama adam gibi gitmek istediği yere ayaklarını hafif tempoda öne arkaya sallayarak yürüyen kimse yok. Sokaklar bomboş. Hadi gidip Pier'de bir tur atalım diyorum mal mal suratıma bakıyorlar. Kim yürüyecekmiş...

* Live Nation' ın otuna bokuna her türlü staj başvurusunda bulundum. Dua edin de raklı metalli bir ortamda staj yapayım gençler. Harbi, Live Nation olsa ne güzel olur...

* Bu insanların eğlence anlayışına hayranım... Kokoş gibi süslenip saatlerce kapılarda yatıp, bir ihtimal içeri girebilme ve içeride de kimseyle konuşmayıp kendi grubuyla iç içe pahalı içkilerini içme gibi bir anlayışları var. Ne müzik güzel ne dans ediyorlar. Birbirimizin suratına bakıp kokteyl içiyoruz. İki etti bu. Nerede lan o bar grupları, eğlenceler? Sizin eğlence anlayışınıza s*çayım ben.

* Ayrıca insanların içindeki paçoz öğrenci kalıntıları çıkmaya başladı. O pahalı kokteylleri içerken oh ne ala, bahşişe gelince kem küm. Dün göz göre göre bir arkadaşlarının yirmi dolar bahşişi kendi cebinden ödemesine kimse bir şey demedi. Welcome to Varoşhood, Ayıphood, Ohahood, Paçozhood, Terbiyesizhood.

* Brezilyalılara uyuz olmaya başladım pek feci. Ayrı bir yazı konusu çıkar onların yaptığı dangalaklıklardan. Resmen her gün aileme onlardan yakınıyorum bir saat Skype' tan. Medeniyet görmüş milletten arkadaşlarım İtalyanlar. The best... Kolombiya' lı kız da iyi. O da medeniyet görmüş. Brezilyalılar kaka.

* Ankette son günler. Oylayın!!!!

28 Aralık 2013 Cumartesi

Yeni Yıl Kararları

Hayvani boyutlarda sıkıcı bir yılı daha atlattığıma göre oturup hakkında dert yanabilirim. Ve sürekli bir şeylerden şikayet eden birisi olarak iğneyi kendime batırma vakti. Bir hesap yapmam gerek kendim ile alakalı.

Aslında bir yıl çok sakin geçti. Kuş uçsa "oo aksiyoon" diye tepki verir oldum. Ama bana öyle geliyor ki deli gibi bir yıl yaşadım, çok yoruldum. Oysa, evde çeviri yapıp okul meselesine dert yanmak ve film izlemek dışında pek bir şey yaptığım söylenemez.

Mesele şu ki bu yıl kendimi ben yordum. Çok fazla. Yaptığım işten dolayı değil, tamamen duygusal. Zaten istediğim işi yapsam böyle yorulmam, yorulsam da böyle söylenmem. Son iki yıldır (belki daha uzun süredir) çok da parlak günler geçirmedim, tek sebebi de benim takıntılarımdı. Yani ortada kesin bir sebep de yoktu. Ama gel onu bir de bana sor. Hiç bu kadar üzülüp, kırılıp, korktuğum bir dönem daha olmamıştı. O yüzden yapacağım planlar genelde kendimi kasmayacağım, keyif yapmaya odaklanacağım şeyler üzerine olacak. Keyif yapmak için plana ihtiyaç duyan bir insan da tanımadım demezsiniz. 

Neyse başlıyorum.

1. İlk olarak, daha az endişe etmek. Derdine düşmemek. Hiçbir şeyin, hiçbir kimsenin derdine düşmemek. Eğer karşıdaki kişi benim kadar önemsemiyorsa ben de önemsememek istiyorum. Umarım 2014 içinde kendimi bu konuda geliştiririm. Çok sıkıntı çektim, sebebi de bu kaygılar, endişeler. Konu ne olursa olsun kendimi sıkmamak, zora sokmamak, korkmamak ilk hedefim. Bunu yaparsam zaten gerisi kendiliğinden gelir. Farkındayım.

2. Daha az yemek yemek. Burada bir itirafta bulunayım. Benim annem çok ısrarcı bir insandır. Söylemesine gerek yok, istediğini yaptırmada bir numara. Karşıdaki istemiş, istememiş, ihtiyacı var yok farkında değil. Kendince insanları mutlu etme yolları var (mutlu ettiğini sanıyor yani), onlardan şaşmıyor. Mesela kendisi, benim doktorda kolesterolümün yüksek olduğunu öğrendiğinde keyfimi yerine getirmek için Abuzer'in Yeri' ne götürmüştü (bkz. Dürüm Sarayı). Ankaralılar bilir nasıl bir yer olduğunu. 

Annem benim mutsuzluğumu yemekle atlatacağıma inanıyor. Bir yıldır daha gözümü açmadan kahvaltı masasına oturtuyor. Öğlen vakti yine yemek de yemek diye zorluyor. Kahve içiyoruz ille yanında bir şey olacak. Akşam ille o sofraya oturulacak.

Tamam normal olan o. Ama yemekler ağır. Yememem gereken şeyleri yapıyor sürekli. Sürekli bir et, sürekli bulgur, köfte.. Ve halt ettin yemek istemedin diyelim. Öyle bir bakıyor ki, tarifi mümkün değil. Diyorsun ki "Allah belanı versin Dilara, uzatma, ye şunu git zıbar". Bir kere kahvaltıya oturma bakalım, bütün günü sana zehir ediyor. 

Ben Ankara'ya ilk geldiğim yıl, ailesiz yaşadığım o güzel, mükemmel ötesi yıl 46 kiloydum.

Şimdi 55.

Ve bu 55, benim kendime dikkat ettiğim halim. Arada diyetisyene gittik bu kolesterol için. Diyetisyenden sonra 50 kilo oldum ama bu aralar azdı gene.  Ben en son ne zaman açlık hissettiğimi hatırlamıyorum. O derece...

O yüzden daha az yemek yemek hedefim. Aç kalayım amk. Ölmem sonunda. Yemek yemeyeyim, öğün atlayayım. Midem dinlensin, kolesterol gerilesin. Ne bileyim bir hafifleyeyim ya. Geceleri mide ağrısız uyuyayım. Stresten de değil yani, sadece yemekten.

3. Bilgisayarım yokken şarkı dinlemeyi kesmişim, farkında olmadan. O kadar çok dinlemediğim şey var ki. Bu yıl sürekli o dinlemediklerimi elden çıkaracağım. Hatta bu konu ile alakalı çelınc bile yapabilirim. Filmlere yaptım, müziğe neden yapmayayım...

4. Para hesabı yapmamak. Tamam hayvan gibi para harcamayacağım ama hesabını da tutmayacağım. O işi abime devrettim noterle. :D

5. Resim çekmek, çekilmek. Hele, oraya gittiğimde ilk işim adam gibi bir telefon almak olduğundan, o telefonla her dakika resim çekmek ve çekilmek istiyorum. Artık 2008' den kalan resimleri profil fotoğrafı yapmak istemiyorum. Bir de resimlerde gülerek poz vermek istiyorum. Buna daha dikkat edeceğim.

6. Blog yazılarını daha düzenli yazmak. Mümkünse, her hafta belirli bir gün içinde yayınlamak. Düzen şart.

7. Belki inanamayacaksınız ama bu yıl insanlarla çıkmayı düşünüyorum. (Daha önceden hayvanlarla çıkmışım gibi oldu aksljdfhgdkh) Yıllardır şu okul olsun, şu iş bitsin, şu geçsin falan diye kendimi geride bıraktım hep. Bu yıl bu konu hakkında daha girişken olmayı düşünüyorum. Hani zaten çok fazla çıkma teklifi alan birisi değilim zaten ama benim de kimseyi cesaretlendirdiğim söylenemez. Onun da farkındayım.

8. Bol bol bisiklete binmek. Mümkünse oradaki o alışma dönemim biter bitmez bir bisiklet almak. Bisiklete binmeyi öğrendiğimden beri gördüğüm en mutlu rüyalarımda hep bisiklete biniyordum. Valla bisikletsiz geçen yıllarıma çok acıyorum.

9. Daha paylaşımcı olmak. Her konuda. Son iki yıldır (hep ne olmuşsa o iki yılda olmuş amk) ciddi anlamda kendimi her konuda her şeye karşı kapatmışım. Bencil bir insan oldum. Derdim kendimi düze çıkarmaktı çünkü. E artık o olduğuna göre, tekrar insanca davranabilirim demek.

10. Sakin olmak, rahat olmak, bol bol gülmek, umursamamak, boğaza bir şey düğümlenmeksizin (globus histericus) gelen huzurlu bir uyku, neşe, bol bol gezmek, yeni yeni insanlarla tanışmak, uyumlu olmak. Her an bir bokluk olacakmış gibi düşünmeden yaşayabilmek.

Evet olan istekler bu. Geneli aynı doğrultuda zaten fark etmişsinizdir. 

Bir kere okuldayken, asansörde tanımadığım bir çocuk bana "sen hiç gülmez misin" diye sormuştu. Bu yıl o algıyı gerçekten kırmak istiyorum. Daha az şikayet, daha az endişe, bol bol mutluluk, bol bol huzur... Hepimiz için...

4 Ağustos 2013 Pazar

Ondan Bundan Vol.5

* Dünyanın en kötü kuaförüne gitmekteyiz. Kuaför demeye bin şahit ister. Sapa bir yerde, tornacı bozması bir dükkan. Yazın sıcak, kışın soğuk. Ağır bir boya kokusu nedense, çıkmamış kalmış bir yerlerde. Üç tane masa var müşteriler için. İki koltuk da oturmalık. Tek bir kuaför - Ali Abi dünyanın en huysuz insanı. Boya dersin boyamaz, şöyle yap dersin gider aksini yapar. Ne adam gibi bi saç yapar ne bir şey. Tek dediği "Kesiyim mi" o da kesebildiğinden değil yani. Ne hoşsohbet ne bir şey. Dükkanda okuyacak bir dergi bile yok. Sadece Ali abinin kendi kadar huysuz 2 yaşındaki kızı Duru var. Gidip gelip millete çemkiriyor, defol diye kovuyor gelenleri. Eskiden bi avon kataloğu olurdu sehpada (evet bir de sehpa var) artık o da yok. Adamın bir muhabbet kuşu var, ötmüyor!! Genel muhabbet şu:
-Ali abi şöyle yapsak?
-Olmaz o öyle.
-E yapmışlar işte olmuş (resim gösterilir)..
-O böyle böyle yapmıştır, deneriz ama öyle olmaz.
-...
-Kesilcek mi?
-Yok.
-Ucundan alalım.
-Yok tek dip boyası..
- (Grumpy cat suratı)
-Kaşa da sür biraz.
-Olmaz kaşa..
-!!!!!!!

6 ayımı aldı kaşıma biraz da olsa boya sürdürmek. Bir işi yapıyosun tam yap be adam. Hala neden ona gidiyoruz anlamış değilim. Ucuz diye heralde.

*Bisiklete binmeyi öğrenirken o kadar zorlandım ki. Öfkemden kudurdum. "Kolay yea yaparsın" lafına üç gün boyunca aralıksız katlandım. Küfür gibi. Soruyolar niye öfkelendin "kendime" diyorum ama bal gibi yalan. O sırada yanımda duran o lafı kuran kim varsa onlara negatif enerji yollamakla meşguldüm. Olmuyo işte amk olmuyo. Kolay molay değil. Beş yaşında bebeyken babam bana da öğretse kolay gelirdi amk, 45 yaşında elin herifi olup taşak geçer gibi "Kolay yea" diyen birinin dibinde saatlerce güneş altında denge tutturmaya çalışmak (kendi kendine) kolay molay değil. Türevden integralden, aldığım hukuk derslerinden zordu. Yaptığım en zor işlerden biriydi.

*Gerizekalı alt komşu - ağır cemaatçi, öyle böyle değil, düz cemaatçi de değiller organize elebaşı mübarek- evde çıt çıkmazken, anam içerde uyur, ben kulaklıkla müzik dinlerken tutmuş gelmiş televizyonun sesini kısın diye. Ağır gerizekalı olunca insan.. Dışarıda işçiler var yol çalışması falan. Adamlar radyo dinliyo, gelmiş bana hesap soruyo. Angutistan, kendi kızı gecenin üçünde mozart terk başlıyo piyano çalamamaya. Ama onun lafı olmaz, sahura kalkmışlar, büyük bir olay gerçekleştirecekler. İstediğini yapar kız o saatte. Çünkü normal insan onlara göre o saatte ayaktadır sahur için..

Köpekler. Sizin dininize ben...

*Falcılara gittiğim bilinir. Bundan sonra gidecek olursam sadece bir tanesine gidicem. Her seferinde yeni birine gidiyordum. Sırf istediğim hayatı söylesinler diye, ama kimsenin yaptığı yok. Ama tek birine gider yavaş yavaş o kişiye istediğim hayatı aşılarsam hep o tür bir gelecek hakkında yorum yapacak, benim istediğim şeyleri söyleyecek. Daha akıllı bir yatırım asdfh.

*Folk metal dinleyin.