yurt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yurt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2014 Pazar

Kötünün Kötüsü

Herhalde en kötü oda arkadaşım, şuan odada bulunan olsa gerek. Yarmagül gibi bir kız olmasının yanında aşırı derecede pasaklı olması, bazı arkadaşların dediği ve ciddi olarak katıldığım o "götünü attıra attıra yürümesi", sürekli tepeden bakması, sürekli benden rahatsız olmuşçasına bir ifade ile etrafta gezinmesi, sanki odadaki iğrenç varlık benmişim gibi triplere girmesi... Offff of.. Say say bitmiyor.

Bir de karı sürekli temizmiş gibi tribe girmiyor mu? Etrafta insanlara karşı sürekli bir temizlik muhabbeti, sürekli bir örnek insan ifadesi. 


Bir kere odaya bir kağıt geldi "Lütfen odanızda bulaşık tutmayınız" diye. Ben de kağıdı alıp kızın dağ gibi biriktirdiği bulaşıkların üzerine koydum. Kız kağıdı bulaşıkların altına koydu. Öyle duruyor kağıt bir aydır bulaşıkların altında. 

Kız odaya kustu, onun üzerine çamaşır suyunu döktü ve havalandırmadan bastı gitti, ölüyordum o iğrençlikten az daha o gün. 


Bir kere bile odayı süpürmedi, bir kere bile çöpü dışarı çıkarmadı. En başından uyardım ben onu, ilk geldiği günlerde. Bu çöp çıkacak bu oda her hafta süpürülecek diye. Tın... Yatak toplamak hak getire zaten. Bütün kıyafetleri dağ gibi yığılı sandalyesinde. İçki şişeleri, bulaşıklar, çer çöp... 

Bir de tuvalette makyajını yapıyor, gören der kaçak kat çıkmış, inşaat alanı gibi ortalık. O bronzerlar, o pudralar, bu sefer de tuvaleti bok götürtüyor.

Bir de sürekli uyuyor. Ben kendimi çok uyuyorum diye sıkıyorum, yoook bundan sonra tövbeler tövbesi. Ben çok uyumuyorum arkadaş! Kız gece saat 12' de uyuyor, sabah 9' a kadar. Sonra okuldan geliyor 2' de ve akşam 7' ye kadar tekrar uyuyor. O 2 ile 7 arası saatte ben odadayken perdeleri kapatıyor, benden ses çıkınca da oflayıp pofluyor. Lambayı açında bir hışım götünü dönüp yorganını kafasına falan çekiyor. Hele bir de ben odadayken kendi dışarı çıkacağı zaman lambayı kapatmasına ve odayı kilitlemesi var ki hiçbir anlam veremiyorum zaten.

Bir ay kaldı. Son bir ay.

29 Eylül 2014 Pazartesi

Ondan Bundan Vol.10

Bu ay için blog ile alakalı bir çok dahiyane fikrim vardı. Ama mucizevi bir şey oldu ve inanılmaz hareketli bir sosyal hayatım oldu (en azından benim için). O yüzden blog nanay...

Bu ay yurttan bir sürü insan ayrıldı. Bildiğin yaprak dökümü... Emily gitti, Kolombiyalı gitti, Cihan gitti (adam bir anda "ben gidiyorum" dedi ve gitti la), oda arkadaşım gitti, gitti de gitti.

İki hafta boyunca yurtta gık çıkmıyordu. Ama işin eğlencesi burada zaten. İki hafta tatilimiz vardı. Gezmenin tozmanın, yemenin içmenin bokunu çıkardık ufak bir kadro olarak. 

Yaprak dökümü diyorum ya, burası Los Angeles, burada kış olmuyor beybi. Eğer yaprak döküyorsa bir ağaç öbür hafta tekrar çiçek açıyor. Bunu unutmamak gerek. Bir sürü insan gitti ama yerine yenileri geldi. Malumunuz çoğu insan refleks midir nedir, sonbaharda okula başlama eğiliminde. Şuan inanır mısın, yurt, tıklım tıkış dolu! Resmen bu haftasonu, Hillside' da gördüğüm en büyük kalabalığı gördüm.

Yeni gelenler gene aynı dengede, bol bol Brezilyalı (nahlet), Türk (meh), İspanyol (yeni oda arkadaşı), İtalyan, Japon. Enteresan olarak bir tane Hintli bir kız var. Ben en başta kızı asosyal ve inek bir tip olarak bekliyordum ama kız bomba bir şey çıktı. Yeni gelen herkes eğlenceli.

Tabii bunlar cicim ayları, iki hafta sonra görürüm kankalıklarını. Ama dediğimiz her şeye evet diyorlar. Şuraya gidiyoruz diyosun peşinden geliyorlar. Bunu yiyeceğiz diyorsun onu yiyorlar. Hanımağalığın tadını çıkarmaktayım.



Üstüne bir de çeviri geldi. Oh mis. Üç aydır gelmiyordu çeviri, malumunuz yaz... Ölü mevsim bizim için.

Bir de ikidir, oturma odasında yayılan yabancıları görüyoruz. Adam gelmiş dayamış eşyasını masalara koltuklara bildiğin götünü devirmiş yatıyor! Kimsin, nasıl geldin? Kem, küm. Hayır, bir de bunlar yakaladıklarımız. Nereden bu cesareti almışlar, kim demiş, gidin oraya serin postu diye bilemiyoruz. İz üstündeyiz ama.

Son olarak da Lily (eski oda arkadaşım -çılgın-) aradı bugün, yerleşmiş Irvine' e. Gelecekmiş önümüzdeki hafta araba kiralayıp. Parti o zaman başlar... Beybi.

Kolay gelsin beybililer... (Beybiliboy karikatürünü aradım aşağıdaki şey çıktı.)


2 Eylül 2014 Salı

Yaşlı Teyze Sorunu

Birkaç hafta önce yurda yaşlı bir teyze yerleşti. Sebebini bilmiyorum. Yani, tamam okula yazılmış, kalacak yere ihtiyacı varmış gelmiş, anladım onu. Neden buraya geldi onu bilmiyorum. Herkes tedirgin. Herkes perişan. Japonlar ağlıyor bir köşede. Tayvanlılar kızgın. İtalyanlar "Perchè Dio?" diye dolanıyor ortalarda. Tadımız tuzumuz kalmadı.


Teyze bir yemeğe iniyor, Allah belamızı veriyor yeminlen. Ağız şapırtdatmalarından, üstümüze sıçratmalara, ortalığa dökmelerinden, millete laf yetiştirmesine kadar bin bir türlü huyu var. Bütün hayat enerjimiz çekiliyor. Bir de bir saygısız ki sorma gitsin. Diyelim ortada dönen bir muhabbet var, birileri konuşuyor. Cart diye lafa dalıp kendi diyeceğini diyor, karşıdakini susturuyor. Daha sonra millet yemekten kalkınca da surat asıyor.


Benim kata taşınmış üstelik. Sabah akşam kapının önünde. Eskiden odanın kapısını açık bırakırdım ki havalansın oda. Artık onu yapamıyorum. Niye? Bir bakıyorum teyze kafasını uzatmış odaya bakıyor! Bir de böyle sessiz sessiz yürümeleri yok mu?! Her an karşına çıkabilir. Her an ödünü patlatabilir. Lara Croft' ın hizmetçisi gibi lan!



Bir de bu yaşlıların default bir kokusu var. Tuvalete girilmiyor lan o kokudan! Dolapta nasıl bir sabun saklıyorsa bütün kat o sabun kokuyor. Enteresan. Eskiden odası aşağıdayken iç çamaşırlarını yemekhaneye bakan pencerenin dışına asıyordu kuruması için.....


Gitmeye de hiç niyeti yok teyzenin. Tek başına evde canı sıkılıyormuş, öyle söyledi. Böyle olunca insanları görüyormuş. E teyzecim git yaşıtlarının yanına o zaman. Ne anlıyorsun yaş ortalaması 20 olan, çoğu ingilizce bile konuşamayan insanların bulunduğu yurttan? Jigolo mu arıyor bilemedim ki? Eminim, bizim yurttan daha uygun bir fiyata, daha iyi koşullar içerisinde kendine harika bir ev bulabilir. Craigslist, kendine ev arkadaşı arayan yaşlı dolu. 

Bunları yazma gereği duymamın sebebi de attığım şu tweet.


13 Ağustos 2014 Çarşamba

Latinlerin İletişim Formülü

Arkadaşlar dün gece feci bir aydınlanma yaşadım. Resmen kafamın içerisinde oturdu bütün olaylar. Buraya geldiğimden beri "ben neden bu Brezilya' lıları anlamıyorum" derdine düşüyordum ya artık anlıyorum!


Mesele sadece Brezilya menşeili olmaktan geçmiyor. Bütün Latinler aynı. Denedim %100 çalışıyor.

Şimdi başlıyoruz:

Örnek 1: Latinler kendi aralarında konuşmaktadır. Birisi "Hava bugün çok güzel" der. Diğeri onaylar. Tam bu sırada Dilara lafa dalar "Valla ne güzel hem serin hem güneşli" diye. Tam o sırada 1 numaralı Latin "Aslında bu havadan nefret ederim ben" der. Diğeri "Evet evet, hiç sevmem" der.


Örnek 2: Latinler yine durum belirten ifadeler ile insanlarla iletişim kurma çabasındadır. 1. Latin "Bugünkü yemek bok gibi, dışarıda mı yesek" der. 2. Latin de "Evet ya gidelim bence de" der. Bu arkadaşların suşiye bayıldığını bilen Dilara "E o zaman gidip suşi yiyelim" der. 1. Latin "Keşke çıkabilseydim ama çıkamam bugün" der. 2.' si de "Yarın gideriz belki ama bugün olmaz" der.


Örnek 3: Latinler yemek yapma meselesi ile alakalı konuşmaktadır. 1. Latin "Yemek yapmayı çok özledim" der. 2. Latin "Ben de ev yemeklerini özledim" der. Dilara lafa atlar "Ben de özledim. Acaba girip bir çorba mı yapsam şuan mutfağa" şeklinde. 1. ve 2. Latin "Yemek yapmaktan nefret ederim" minvalinde lafı çevirirler. 


Örnek 4: Latinler Robin Williams (rest in peace) hakkında konuşmaktadır. 1. Latin "Duydun mu RW ölmüş" der gayet üzgün. 2. Latin "Evett duydum çok yazık olmuş" der. Olayı yeni duyan Dilara "Neee?! Ciddi misin?" diye üzülür. 1. Latin "Ünlüler ölünce üzülen insanları anlamıyorum" der. 2. Latin de "Evet yani bana ne sonuçta" der.


Şöyle durdum baktım bugüne kadar başımdan geçen bütün konuşmalara. Hepsi bu şekilde işlemiş. Maksatları muhabbeti kesmek ya da dışlamak değil. Dibimden ayrılmıyor hiçbirisi. Madem istemiyorsun, konuşmazsın sonuçta. Bunlar öyle değil. Hem konuşacaklar hem de benim söylediğimin tam tersini söyleyecekler. Adamlar zevk alıyor bundan. Zarfı atıyorlar, sen de muhabbete giriyorsun. Zart! Hemen tersine çekip seni haksız çıkarıyorlar, kendilerince seni eziyorlar. Sanki kendileri söylememiş gibi, sen bir şey istemişsin de onlar istememiş gibi oluyor dışarıdan bakınca. Hiçbir zaman muhabbeti ben başlatmıyorum, hiçbir zaman ortaya yeni bir şey atmıyorum. Kendileri söylüyor, ikinci cümlede kendileri ile çelişiyorlar. Huyları bu. Evet, çözdüm. 


21 Temmuz 2014 Pazartesi

Yurt Halleri

Üç gündür kaldığım yurtta çok acayip şeyler oluyor. Birisi bir kızı camdan dikizliyor diye suçlanıyor, yurttan atılıyor. Bir Brezilyalı tongaya düşürülüyor (alsında tam tersi olurdu), Asyalılar masamıza oturup bize dikleniyor falan. İnsanların suyuna yemeğine ne katıyorlarsa son günlerde herkesin ayarı bozuldu.

Yurtta şuan yeni adamlar mevcut. Yirmi tane Tayvanlı geldi. Geldikleri gün tuvalet tıkandı, taştı, her yeri bok götürdü. Bizim katta kalan kızlardan bir tanesi sakal traşı oluyor bildiğin, görünce şoka girdim. Tuvalet eğitimini tamamlayamamış bu insan ekibi ne zaman geri gidecek pek bir fikrim yok. Temizlikçiler ellerinden geleni yapıyor her gün tuvaletleri temizlemekle. Destek vermeyi unutmayalım bu emekçilerimize.


Ulan geçen kahvaltıda arkamdan öbür masaya geçmeye çalışan ama beceremeyen koca götlü bir kız, resmen poposuyla benim sandalyeyi itekleye itekleye geçmeye kalktı. İnsanlıktan nasibini almamış bu Homo Habilis için türlü türlü fikirlerim var. Ama daha zamanı var işte o planların. Ulan gavat, ulan kıt! Adam gibi "Afedersiniz geçebilir miyim," desene! Resmen tacize uğradım lan! Bu sabah da aynı kız ve tayfası geçmişler bizim masaya (herkesin her zaman oturduğu bir masası var ilk defa gördüm bir başkasının masasına dadanan) yayıla yayıla bir de suratımıza bakıyorlar bir problem mi var diye. Çöp şiş olacaklar haberleri yok. O nasıl bir kendine güvendir, o nasıl bir harekettir hiç beklemezsin Asyalılardan. Höt dersin çekilir çünkü bunlar.

Neyse. Yeni bir oda arkadaşım var. Oda arkadaşını anlatmadan önce tarif etmek istediğim bir film var adını hatırlamıyorum. Bir eleman var fotoğraf çekiyor sürekli, bu ve bunun kız arkadaşı resimlerde bir farklılık görüyorlar. Resimlerde bir ruh var. Bunu araştırıyorlar bu ruh meğer bu elemanın üniversiteden manitasıymış, bir sürü olay. Kız acayip çirkin. Bir de ruh halini düşünün, manyak bir şey. İşte o kız ayarında bir kız benim bu yeni oda arkadaşım. Kız gıkını çıkarmıyor, sürekli ders çalışıyor. Ulan çok korkuyorum bu kız ölürse başıma musallat olur diye. Geceleri horluyor bazen, korku filminden çıkmış gibi amk. Huyuna gitmeye çalışıyorum kızın ki musallat olmasın.


İspanya' dan yeni kızlar geldi. Sevdim ben baya bunları. Neden mi? Brezilya'lıları fırıl fırıl parmaklarında döndürüyorlar çünkü. Yerin dibine sokup çıkarıyorlar. Allahım bir gülme geliyor aslkdfjshgkdflşj.. Bir sürü yeni resim çektim polaroid ile. Bu aralar keyfimiz yerinde o yüzden. Bir de şu Tayvanlı Habilisler bir gitsin süper olacak.


Ha bir de her gün menüden tavuk çıkmazsa artık o daha süper olacak.

11 Mayıs 2014 Pazar

Fotoğraf Çelıncı 9. ve 10 Gün

Bir tek bir çift gidiyorum kusura bakmayın ama dün hayvan gibi yoğun bir gündü afedersiniz. Akşam parti vardı, partinin resimlerini çekip koyacağıdım. Parti sabah 4 gibi bitti. Ondan sonra ben pert tabii. Bugün de lahmacun partisi vardı. Onu beklemek istedim. O yüzden sarktı yani.

Ama bu değil ki ben resim çekmedim!!! Çok da güzel resimler çektim, yurtta ileride hatırlanmak adına. Uzun zamandır ilk defa bu kadar çok eğlendim lan. Yavaş yavaş aram düzeliyor gibi buradakilerle. İyi yani durumlar.

Çekik gözlü oda arkadaşım. Diğeri de Paty, tee ilk dönemden beri okuldan arkadaşım.

Sarhoş olan Gabi, kaçınılmaz şekilde öpülen Guiseppe.

Yine Gabi ve diğer oda arkadaşım Aylin.
Bu da bonus olsun. Bir aydır finallerine çalışan ve finaller bitince tozutan Stefano gecenin sonunda dayanamadı. 


Dün gece fena güzeldi, biraz da duygusaldı Aybars için. Onun veda partisi idi çünkü. 


Bugün de biraz ödev biraz çeviri, bol bol Wii ile geçti. Anja geldi oyun oynamaya. Epey eğlendik.

Aslında lahmacunların resmini çekecektim. Ama çok feci açtık, kaynadı arada resim. Bu lahmacunları gömdükten sonra halimiz...

Bu da Luciano, hemen diğer resmin ardından çektim. Aynı ortam.

Yalnız iyi yedik.

8 Mayıs 2014 Perşembe

Fotoğraf Çelıncı 8. Gün

Bugün yeni kankalarım Alex ve Kristen ile (yurtta çalışan elemanlar) alışverişe gittik. Dahası, biz Kristen ile ayakkabı alacaktık spor içün, Alex de bilmiyorum artık ne yapacağıdı...

Daha sonra biz gönlümüze göre ayakkabı bulamadık. Sonra "Alex gitarcıya gidek gitarcıyaa" dedi. Biz de gittik. Aman yarebbi:

100 dolardan 4 bin dolara kadar her çeşit, her kalite. Boydan boya dükkanın iki katında bütün duvarlar böyle.. Ya rabbii, ya rabiii..

Ve daha sonra şuncağızı buldum. Ne kaa dersiniz? 1000 Amarikan Doları. Moog tabi boru değil. Bit kadar da olsa o bir moog. 

Daha sonra yurda geri geldim. Bir takım meselelerden dolayı moralim bozuktu. Hiçbir şey yapasım yoktu. Öyle mal mal youtube videoları izledim. Sonra baktım olmuyor gittim yine Boba dükkanına. Bu sefer oda arkadaşımla. 

Yaşlı teyzeler ve hipster abiler bsamıştı ortamı. Aldık çayımızı çorbamızı yurda geri döndük.

Bugün çok kafam dağıldı. Ben kaçar.

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Fotoğraf Çelıncı 6. ve 7. Gün

Kusura bakmayınız kuzum, dün bütün günümü başımı kaldırmadan çeviriye verdiğim için, e çevirinin de resmini koyamayacağım için (ayrıntılı bilgi için bkz: Eben Tercüme Hizmetleri SSS Rehberi) bugüne kaydı bütün işlerim. Biraz uyudum, alışverişe gittim, bir takım çanak çömlek, bulaşık bezi falan almaya. Geldim, odamı temizledim, çamaşır yıkadım ve okula gittim.

Bilmiyorum bu anlattıklarım hanginizin yaptığından farklı ama siz istiyorsunuz ne yapıyorum ne ediyorum anlatmamı... 

Şimdi sorarsınız bu kilitlerin resmini niye çektin diye. Anlatayım efem. Sene 2006. Ben Ankara' ya yeni gelmişim, annem beni yerleştirip gidicek. Yurt dolabına kilit almamız lazım. Ama biz ona Malatya' da köcek diyoruz. Bilmiyorum, kilit diyen Malatyalı vardır tabii de, biz öyle demiyoruz yani. Neyse işte bütün Kızılay'ı dolandık köcek de köcek diye. Millet mal mal suratımıza bakıyor tabii. Neyse sonunda hallettim kilit işini ben kendi başıma. Buraya gelmeden önce annem ne olur ne olmaz diye çantama iki tane koymuştu. Anne bak ne buldum diye çektim işte resmini! Görsün kadın anam, rahatlasın. Şaka maka baya süslüymüş bunlar da he.

San'atsal çalışmam "Mavi Püller". Ne kaa mavi. Biraz uyku sıkıntım var bu aralar. Bunları da markette görmüştüm önceden. Deneme amaçlı ufak bir kutu aldım. 

Okulun içinden düz bir yol. Giderken çektim. Ama daha sonra çok güzel resimlerini çekeceğim okulun. Gerçi geçen gün Kızılderilileri izlemeye gittiğimizde çekmiştim, ama benim Polaroid makinamla. Ya da Anja' nın telefonuyla. O yüzdendir ki siz göremezsiniz!!!


Monster' daki Şarliz ablaya benzeyen hocam. Dünya tatlısı bir insan. Gizli çekmeyeydim iyiydi.  (Not: O masanın üstündekiler çikolata. Şu filmlerde şeker toplamaya giden çocuklara verilen cinsten çikolatalar. Ufak paketler halinde. Hoca bize iyi bakıyor her hafta.)

Tam çıktım eve dönüyorum, bir de ne göreyim, uzaktan Royce Hall' u bir ışıklandırmışlar ki sormayın gitsin Ama öyle böyle değil. Telefondan çekince bir şeye benzemedi. Zaten bu binayı bir kere bile düzgün çekemedim. Çekebildiğim gün, olmuştur...

Bu da eskiden kaldığım Sorority evi. Okula o kadar yakındı ki, derse gitmek için hocanın lafa başlamasını bekliyordum. Sonra hop oradaydım. Hava serin olunca "Niye bu evden çıktım, şimdi aşağı kim yürüyecek" diye delleniyorum bir. Daha sonra markete gidiyorum, elim kolum dolu, "İyi ki çıkmışım o evden, yukarı kim taşıyacak poşetleri" diye halime şükrediyorum.

Şimdi gidip biraz dinleneyim. Ödevlerime bakayım. Bir takım hesaplarım var onları yapayım. Sürprize çok az kaldı, açıklayacağım. Ama önce her şey bir kesinleşsin. Hevesim kursağımda kalmasın sonra. Çüüz.

6 Mayıs 2014 Salı

Fotoğraf Çelıncı 5. Gün

Bu seferki çabuk çabuk olacak, çevirime dönmem gerek hemen. Zaten bütün gün çeviri yapmaktan başımı kaldırdım desem yalan olur. Bir ara ailemle bir ara da Sultan' la konuştuk o kadar. Bir takım meseleler var kesinleşsin, size sürprizlerim olabilir!!!

Ben genelde böyle süslü hazırlayamam ama bu yıl baya özendim. Gören yapmak istesin diye. Ne ara bu kadar çok oldu hatırlamıyorum bile. Ama mutluyum, gururluyum!!!

Yurttaki herkese haber saldım. Tabii ki herkes geleceğini söyleyip sonra da kayboldular. Beş kişiydik toplamda. Pek hoşuna gitti milletin. 

Daha sonra tebeşirle çizmeyi gösterdim. Bir de yurdun önüne çizdik isteklerimizi bir posta. Bu daha da hoşlarına gitti zaten.

Aybars ile oda arkadaşım da geldi o sırada. Onlar da yazdılar, çizdiler. 

Güzel oldu ya, mutlu oldum valla. Şimdi acil, çevirime geri dönmem gerek. Sabaha bitmiş olması gerek.

Yarın görüşmek üzere!!! Dilekleriniz kabul olsun!



3 Mayıs 2014 Cumartesi

Fotoğraf Çelıncı 3. Gün

Bugünkü planımız olan Hollywood yazısına yürüyüşümüz iptal oldu. Ben de Westwood civarında takılıp bütün gün çeviri yaptım. Size gösterdiğim Boba dükkanına gittim yine. Orada dikkatimi toparlayabiliyorum gerçekten.
Kaç gecedir hiç düzgün bir uyku çekemedim. Sabah Hollywood' a gidilmeyeceğini öğrendim, tam yukarı çıkıp geri uyuyacaktım. Instagram' da önceden koyduğum yurt merdivenlerini hatırlarsınız, tam o merdivendeyken bir an ışık güzel geldi gözüme. Çektim ben de. 

Burası bizim yurdun önü. Çiçekler ayrı bir güzeldi bugün. Çeviriye giderken çektim.

Çeviri yaparken yeni bir yöntem keşfettim. Zaten bu çeviri yapma yöntemlerimden bir yazı çıkar. Ama işimin ayrıntıları olduğu için tabii ki de yazmayacağım. Gidin adam gibi bölüm okuyun amk.

Bütün günüm çeviri, Tuğçe ile geyik, Sultan ile muhabbet ve Paty ile yemeğe gitmekle geçti. Yemekten geldiğimde son resmi çekmediğimi fark ettim. 


Cihan oturuyordu orada, dedim Cihan seni insanlara ifşa edeceğim. Tabii öyle demedim ama Cihan nedense resmi nerelere koyacağım hakkında beni sorguya çekti bi. Enteresan... Dedim korkma yemezler. O yüzden Cihan' ı yemeyin. Bozuşmayalım. Oke?




10 Mart 2014 Pazartesi

Hormonal İnanç

Erkek milletinin (pardon, genelleme yapmamız yasaklandı), bu civardaki bazı erkeklerin harbi gerizekalı olduğu konusunda kesin bir sonuca vardım birkaç gün önce. Nasıl mı?

Hemen anlatayım.

Geçen gün markete gidiyordum. Gitmeden yemekhanede oda arkadaşım ve geldiği günden beri oda arkadaşıma yavşayan bir Brezilya'lı çocuğu gördüm. Oda arkadaşımın yanına gidip marketten bir şey lazım olup olmadığını sordum. Oda arkadaşım hayır dedi. Daha sonra ayıp olmasın diye çocuğa da sordum bir şey lazım mı diye. Çocuk ne dese beğenirsiniz. "Gitmişken bana biraz allık alır mısın allığım bitti de."


Baştan söyleyeyim, kendi çapında espri yaptı çocuk. Ben de ona eğer marketten allık almak istiyorsa ciddi sorunlarının olduğunu söyledim.


Allık esprisi nereden geldi bilemiyorum, ben allık çok kullanabilen birisi değilim. Millet beni kireç yüzümle hatırlar hatta bütün esprilerini şakalarını bunun üzerine yaparlar. Garip.

Neyse, çocuk bu cevabımın üzerine şaka yaptığını söyledi. Ben de VALLAHA MI dedim İngilizce. Nasıl oldu sormayın. Buldum bir yolunu.

Oda arkadaşım marketten makyaj malzemesi almanın gerizekalıca olduğunu ifade ettiğim cümlemden konuşmaya devam etti. "Ben ojelerimi oradan alıyorum" diye. Dedim ki "Gidip de markette satılan allıklardan almıyorsun ama", çünkü ilk geldiği günlerde bu arkadaşla Sephora' nın altını üstüne birlikte getirmiştik Santa Monica' da. Kız da bunun üzerine garip bir şekilde "Bilemiyorum ben makyaj yapmadığım için anlamam nereden alınır nereden alınmaz." dedi.
                      .

Hani bu kızı her sabah ve akşam yüzüyle uğraşırken görmemiş olsam, Sephora'ya birlikte dadanmamış olsak, her gittiğimiz mekanda tuvalette yüzünü gözünü çizmese derim ki helal olsun.

Oğlan da salak salak "Onun makyaja ihtiyacı yok" gibi bir lafla kızı destekledi. Kızın gözüne baktım. "İyiymiş o zaman ne mutlu sana dedim." Ne diyim...

Ciddi ciddi oğlan buna inanmış. Bu noktadan itibaren yorumlarım ağır küfür içerdiği için paylaşmamaya karar verdim. Hormonların hükmettiği insanlar için değmez.

Ayrıca size bu Brezilyalılar ile alakalı çok şey anlatacağım, zamanı geldiğinde...

18 Ocak 2014 Cumartesi

Sorority Girl

Önceki yazıda bahsettiğim gibi geçici olarak başka bir yerde kalıyordum ama çok beğendim orayı ve "ciddi düşünmeye" başladım. Ama bekledikleri büyük bir grup varmış, kısacası bana bir aylık kalacak başka bir yer lazımdı ve ben de orayı buldum.

Aynı sokaktaki Sorority evlerinden birisi. Kappaların, deltaların, epsilonların çarpıştığı bir sokak bura. Her ev bunlara ait. Acayip huyları var diyorlar. Bir seferinde yemek masası etrafında birbirlerine sarılarak halka olup dans etmeleri haricinde bir garipliklerini görme fırsatım olmadı henüz.

İlk gün geldim, acayip bir odaya koydular beni. Koreli iki kız vardı Civan (nasıl yazılıyorsa artık öyle okunuyor) ve Silent Bob (hiç konuşmadı kız). Ömrümde böyle pis iki insan görmedim. Allah resmen odaya ateş yağdırmış o derece. Rezil bir koku, havasız, yemişler bir ton şey çöpler ortada, yere dökülmüş her şey. Temizlik adına hiçbir şey yok.

Doğal olarak moral sıfır bende.

Daha sözleşme imzalamamıştım. Ertesi sabah kadın gelecekti para işini halledecektik. Bütün gece uykusuz bir şekilde kadına söyleyeceklerimi düşündüm. "O kadar parayı Koreli paçozların arkasını temizlemeye gelmedim" den tut "Ben burada kalmaktan vazgeçtim" e her türlü şeyi düşündüm.

Daha sonra sabah kalktım, tam üstümü giyiyordum o hengamede ki kadın geldi. Odayı o halde gördü. Kadının suratını görmeliydiniz. Evime ne yapmış bunlar diye bakıyordu resmen. Beti benzi attı. Bana baktı, diyeceğini unuttu.

Dedim ki sen daha bir şey söylemeden ben söyleyeyim. Bu odada kalmam ben. Gördüğün gibi odayı bok götürüyor. Kadın ikiletmeden sorority kızlarının odasının kapısını açtı, bu yeni oda arkadaşınız dedi.

İnsanmış yani. Hiçbir şeyi ikiletmeden halletti.

Yeni odadaki kızların birisiyle tanışabildim sadece. Norveçli bir değişim öğrencisi adı Anya. Dünya tatlısı, ufak bir kız.

Diğer kızı görmedim ama sanırım o daha dünya tatlısı ki, odayı temizlemiş, bana dolapta yer açmış, yatağın altında yer açmış. Bir de şu notu bırakmış.

Eneeeem.

Daha sonra yerleştim (bu sefer kısa süreliğine de olsa tüm eşyalarımı çıkardım valizlerden). Temiz temiz, havadar, kokusuz, sessiz sakin, güzelce. Çamaşır da yıkadım. Daha sonra öbür yurttaki arkadaşlarla dışarı çıktık.

Sakin, kafası rahat hayat. Şimdilik. Bugün biraz dinleneyim, en kısa sürede otobüs ve staj işlerini halletmem gerekecek. Arada ödevler de var tabi. Öğrencilik zor zanaat. ASLDKFJSLFKHJKGFH

PS: Anket devam etmekte. Lütfen oylayın. Facebook mesajlarınız da bir oy tabi ama ankete cevap atsanız çok süper olacak.

15 Ocak 2014 Çarşamba

Çelınc Anketi

Şimdi farkındayım merakla bura ile ilgili acayip hikayeler anlatmamı bekliyorsunuz. Her gün bir yerlere gidip bir takım paralar harcayıp çeşit çeşit resimler koymamı bekliyorsunuz. Blogu okuyan sayısı ikiye katlandı rahat, geriliyorum "Milleti eğlemem lazıııım!!!" diye.

Ama burası pahalı bir yer kardeşler, öyle her gün çıkıp gezemiyorum turist gibi. Sonuçta öğrenci adamım, paramı dikkatli harcamam gerek bir yıl buradayım. Bir ton bahşiş bırakıyoruz bir sebepten ötürü zaten. Öğrenci adam bahşiş mi bırakırmış? Cevap evet, öyle bir bırakırmış ki...

Çok şeker arkadaşlarım var. Oda arkadaşlarımdan biri İtalyan, diğeri şeker mi şeker bir Türk. Öylesi Türkiye' de bulunmaz o derece yani... Ne yazık ki herkes kendi derdinde. Öyle gezecek adam da bulamıyorum yani. Hillside denilen yurt genelde uluslararası öğrencileri ağırlıyor. Her milletten adamız burada. Ama yarın taşınıyorum. Sorority evine.

Evet anlatacağım o meseleyi de. Önce sorunsuz bir taşınayım da. 

Mesele şu ki, Hillside şubat ayında büyük bir grup ağırlayacakmış, o yüzden bana yer yokmuş. Marta kadar başka bir yere çıkmam gerekiyor. Martın sonunda şöyle bir Türkiye'ye geri gelmeyi planladığımdan o zaman kadar orada kalırım diye düşünmüştüm. Bakalım neler olacak. Aslında tam alışmaya başlamışken tekrar başa sarmak kötü olacak, hele bir de Sorority evinde düşünsene. Ama gitmem gerek. Belki Mart sonu geri gelirim buraya.

Stajı ayarlamam lazım, dersleri ayarlamam lazım, parayı ayarlamam lazım, taşınmam lazım. Tüm bunların arasında bir baktım ki çelınc yapmaya vaktim hala var. Size sol üst köşede bir anket bırakıyorum. Ay sonuna kadar bana fikrinizi söyleyin. Ona göre bir şeyler ayarlayalım.

5 Ocak 2014 Pazar

İlk Notlar

Veee vardım Los Angeles' a, evet. Kusura bakmayın, 13 saat uçak yolculuğuydu, okul kaydıydı, yurda yerleşmekti derken biraz vakit aldı buraya yazmak. Ama şuan zıpkın gibi, fişşek gibi karşınızdayım. Gerçi bitirmem gereken bir çeviri var o yüzden çok dışarı da çıkamıyorum.

Zaten sap gibi tek başıma dışarı çıkıp ne yapacağım o da var.

Dün, Selen ile (bana burada yerleşmeme yardımcı olan güzel insan) Hollywood bulvarına gittik. Şu walk of fame'in olduğu yer. Yıldızlar falan var ya o işte. Aman yarabbi, ne kalabalık, ne gürültü. Tam turist mekanı. Bir daha gitmem sanırım. Ya da aranızdan gelen olursa getiririm ancak o şekilde.

Beverly Hills'ten geçtik. Yani sen git Toki'lerde yaşa burdaysa ne evler ne evler... Okulun çevresi de acayip güzel zaten, hava atmak gibi olmasın. Yeşil, yeşil, yeşil ve yeşil.

Ve garip bir şekilde hiç yabancılık çekmedim. Dilden midir bilmem, 13 saat uçtuğumu bilmesem adeta memleket havası. Tarifi zor biraz, hiçbir şey yabancı veya korkutucu değil. Belki ondandır.

Kafa Polonya' ya gidiyor tabi, herkes düşman herkes ters, aksi, uyuz. Burada kimse öyle değil. Nereden geldin, beğendin mi illa bi soruyorlar. Yardımcı oluyorlar. Öcü değilmiş buralılar.

Ben o maillerden sonra öcü olduklarını sanmıştım. Laf anlatılmaz cadalozlar olduklarını düşünmüştüm. Ama burada o Kasım'dan beri halledemediğim yurt işini bile bir saatte hallettim. Hem uygun fiyat, hem yemekli, hem güvenli bir yurt. Üstelik okulun dibinde. Daha ne isterim.

Uçaktan ilk inip taksiye bindiğimde, taksici nereden geldiğimi falan sordu. Adam bildiğin politikacı çıktı, bir sürü şey biliyor Türkiye ile ilgili. Yunanistan ile kıyasladı, onlar iflas etmişken siz nasıl böyle kuzum falan diyor. Baya şaşırdım.

Burada Bahçeli gibi bir yer var milletin takıldığı. Tüm üniversite burada zaten. Hoş baya.

Pahalı gerçi her şey. Hooters dedikleri yerde bi hamburger yedim 13 dolar verdim a*ınoğlu. Kızlar güzeldi gerçi de bana ne faydası vardı anlamadım.

Bir bisiklet şart! İyice alışayım etrafa, ilk işim bisiklet. Kullanan epey kişi gördüm. İçim rahatladı.

Resim falan koyacağım en kısa sürede ama öyle çok fazla gezecek görecek ve aynı anda resim çekecek bir yapıya sahip olmadığımdan biraz gecikeceğim. Okulun içinden resimler koyarım kısa bir süre sonra.

Eğer isterseniz Skype'tan bana ulaşabilirsiniz: dilakm

Whatsapp da var artık, Türkiye numaram hala geçerli orada.

I'll be Bach.

23 Aralık 2013 Pazartesi

Los Angeles Ev Kirala(yama)ma Durumları

Son bir kaç yıl içerisinde ortaya çıkan gergin yapımdan ötürü bu sıralar çok çekiyorum. Çünkü bu Los Angeles insanları acayip rahatına düşkün, hiçbir şeyi umursamayan insanlar ve ben buna SİNİR OLUYORUM!!!

Kasımın başından beri ev bakıyorum. Sadece ev de değil, kalacak herhangi bir yer. Okuldaki yurtları kullanamıyorum maalesef, bir bokluk var o işte zaten. Ama okuldakiler de pek yardımcı olmadılar şu ana kadar zaten. Tam bir bilgilendirme alamıyorum hiçbir konu hakkında. Kasımın başında okulda benimle ilgilenen adama sordum nerede kalacağımı. Daha vize falan almadan. Çünkü adam gibi kalacak bir yer ayarlayamadıktan sonra gidip orada ne bok yiyeceksin yani bu kadar bariz. En önemlisi kalacak yer ya ötesi var mı? Adam o zamanlar "Daha erken", "Bulursun, halledersin" falan diye geçiştirdi. Şimdi diyemiyorsun "Ulan gerizekalı zaten bir mailime haftada bir cevap alırsam kendimi şanslı hissediyorum, önününzde Noel tatiliniz var ne bok yemeye zaman bulup da ben buradan bir şeyler ayarlayıp orada ev bulacağım?" diye... Kaldı ki bir yer ayarlayamadım buradan kalacak, orada ne bok yiyeceğim uçaktan inince? Sonra bu adam ne yaptı? Tuttu noel arefesi mail attı "buldun mu kalacak bir yer" diye. ........................

Memleketlerinde özel yurt kavramı yok. Bu öğrencileri yerleştirme mevzusu ile uğraşan bir takım insanlar var zaten onlar da Türk. Yurt murt yok ya... 2 tane mi ne var okul etrafında özel yurt. Birisi zaten direkt Jungle, güçlü olan yaşar modunda. Aylık temizlik ve yemek yapma zorunluluğu var sadece kendine değil, orada kalan herkese... Ve istediğin bir odada kalamazsın, öncelik senden önce o yurtta kalanlara. Kıdem işi yani.

Kısa süreli kalacağım yerde yemek de var ama biraz pahalı geldi bana. Ben karar verene kadar yurt doldu taştı bana yer yok zaten artık.

Bir yer daha var hiç resmi falan olmayan. Tamamen sürpriz, gidince bakacağım.

Esas kalmak istediğim yer ise atarlı ergenler tarafından yönetilmekte (bkz. sorority girl), o konu ile ilgili daha ayrıntılı şeyler yazabilirim ilerideki durumlara bağlı olarak. Ona da gittiğim zaman bakacağım. Bir bakmışsınız bu yaşımdan sonra Sorority kızı olmuşum. ASDFADFSAD

Evlere bakıyorum, acayip pahalı yahu. Tek kişilik odayı unut zaten, rüyanda bile göremezsin. Tek kişilik adam gibi bir odan olsun istersen en azından 1000 dolarını gözden çıkaracaksın ona da elektrik, su, internet dahil olmayabilir yani... 1000 dolar vereceksin ayda, eşya alacaksın içine, temizlik, yemek, of bir ton şey. Bilmem ki değer mi... Sanmıyorum. Ama önümüzdeki haftalarda gelecek olan çeviri paralarına da bağlı tabii bu durum. Belki kendime lüküs bir hayat sunabilirim.

Bir de daha ilk başından hiç tanımadığın insanlarla ev paylaşmak bana ters geliyor. Yurtta biriyle anlaşamasan öbürü var, yemek ya da temizlik derdin de ev kadar değil. Yurt istiyorum, yurt istiyorum diye solacağım daha gitmeden. Zaten evler rezil ya. Bildiğin yazlık ev. Nefret ederim öyle beyaz, kapısız, dangalak evlerden. Nerede o süslü evler lan? Nerede o tuğlalı stüdyo daireler? Sırf dalgasına tüm fiyatlar için baktım gene de bir tane bile tuğlalı stüdyo bulamadım ya. Tutacağımdan değil de yani.. İstesem de bulamazmışım demek ki. Bir evde boydan boya aynalı gardroplar var, aman yarabbi, gece kalkıp adam öldürürsün, öyle krize sokar adamı o şekilsizlikler.

Bir de size bırakacağım şu resimleri yolluyorlar, evin resimlerini istediğimde. Siz karar verin, bu insanlar ile bir ev paylaşılır mı?

Başlıyorum:
Hmm, güzel tava, hemen evi kiralamalıyım mı diyorlar normalde nedir? Oo beybi süper tava, süper tencere, süper fırın.... Oyhş..






Peki ya bu nedir a dostlar? Bu duş başlığını görüp de eve tav olmayan var mı? Yoo dostum yooo olamaz. Ev dediğin budur!






Ve tabii ki evde lamba da olması gerek. Olmaya da bilir tabi. Ne yapıyorlar? Hemen bir resimle kanıtlıyorlar sana lamba var mı yok mu? Bilmek gerek tabii. Kandırabilirler seni evde lamba var diye, hayallerinle oynayabilirler. Macera dolu Amerika...





Evin neresine ait olduğu belli olmayan kapı köşelerine ne demeli peki? Her eve lazım. Odanın resmini ne yapacağım, bunlar daha heyecanlı... Resim dediğin böyle çekilir Corç. Yıllardır yedin kendini bitirdin "... Photography" diye. Fotografi budur!




Ayrıca sesinizi duyar gibiyim "Ya bu evin penceresi yoksa" diye. Olmaz olur mu? Kanıtlarla ortada her şey. Bkz. Soldaki resim.

Ve işin en kötü tarafı, bunlar, aldığım en düzgün resimler. En düzgün ev bu sanırım. Gidip görmeden de bir şey diyemem tabi ama durum ortada. Çok umutsuzum ev bulma konusunda. Gidip gör, gidip gör diyorlar da o zaman da dünyanın en güzel evini bulmayacağım garanti.