ekşi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ekşi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2015 Pazartesi

"I believe the universe."

Ekşide iki gündür "okul başvurusu reddedilen çok modern genç kız" adlı bir başlık var. Başlık birinin başına kalmış, ne olmuş ilk entry' ye hiçbir fikrim yok. Ama okumuştum ilk girildiği zaman. (EKŞİ OKUYOM BEN!)


Bak çok reddedildim okullardan öyle böyle değil. Her birinin yarası hala içimde. NYU yedi bitirdi beni; kafamdaki tüm hasarların müsebbibi NYU' dur. Ben tüm isteklerini karşıladım, tüm başvuru paralarını yatırdım, makaleleri yazdım, her türlü banka belgelerini onlara sundum, sınavlara girdim vesaire vesaire... Olmayınca olmuyor, çünkü sizinle birlikte yaklaşık 2000 kişi başvuruyor taş çatlasın 20 kişilik master programına. Eyvallah. Yarış sert, herkes deli gibi yatırım yapıyor buna, yetemeyebiliyoruz.

Buradaki mesele şu: Kızın biri okula başvuru bile yapamadan reddedilmiş. Benim anladığım o. Sonrasında da sıçmış sıvamış.

Okul, başvuru sürecinin çok gergin ve masraflı olmasından mütevellit önünü almak istemiş. Dur, demiş, senin başvurun kabul görmeyebilir o yüzden kendini buna adama. Şuanda durum böyleyken böyle, reddedilme ihtimalin çok ama çok yüksek, neler yapabileceğimize bakalım, demişler. Sen Türksün seni almazık dememişler. 

Kaldı ki desinler, senin bir şey söylemeye hakkın mı var? İnsanlar boşuna mı yırttı kendilerini iktidar değişsin insan gibi yaşayalım diye? Boşuna mı üzüldüler değişmeyince hepimizin hayatı sallantıda olacak diye? Senin ülkende bombalar patlıyor, senin siyasilerin göz göre göre adam öldürenlere silah taşıyor, kapınızda Rusya var, bir boka benzemeyen ve her gün bin takla atan uluslararası siyasi arenada senin durumun belli değil. Sana normal gelebilir ama ülke dışında böyle şeyler insanda şok etkisi yaratıyor, bırak hükümetleri... Ayrıca hakları da var başvurusunu kabul ettikten sonra ülkeye alınmayan kişiler yüzünden okulun adına leke sürülüyor, bu yüzden okullar kılı kırk yarıyor öğrenci kabul ederken. Her şey not, her şey başarı veya kişinin yaşam biçimi değil ki.

Kaldı ki ben bu kızın düzgün bir "admission" süreci geçirmesi durumunda yine başvurusunun kabul görmeyeceğinden yüzde doksan eminim. O İngilizce ile olmaz anacım, senin daha GRE veya GMAT' in, TOEFL' ın veya IELTS' in var. Moralini bozmak istemem ama her şeyi geçtim senin daha MÜLAKATIN var. Yolun çok uzun zaten, niye kendine bir sürü dert sarıyorsun?



Yurt dışında bir eğitim almaya odaklanan insanların başka meselelere vakti olmamalı, en başta kendi iyiliği için. Senin orada ağız dalaşına girme, tanımadığın insanlara "Hi!" diye başlayan samimi mailler atma ve ilk muhabbetlerde burs meselesini açma gibi bir lüksün yok. Her lafını dikkatli söyleyeceksin, işini ciddiye aldığını görecekler. Başvuru sayfasını hatmedeceksin, "benim ne yapmam gereeek" diye yavşamayacaksın, ne istiyorlar her şeyi bilip üç ay öncesinden halledeceksin. Kısacası ota boka soru sorup sivrilmeyeceksin ki uyumlu ve okuduğunu ilk seferde anlayan bir öğrenci adayı olduğunu anlasınlar. O zaman bir şansın olabilir, o zaman seni ciddiye alırlar.

O yüzden okul tarafından gelen maili yanlış anlamış kızçe. Kişiliğine, kültürüne hakaret saymış. Halbuki okul, öğrencilerin verdikleri çabaları bildikleri için en başında uyarmış böyle böyle bir mesele var ona göre başvur diye. Ki bence çok ama çok mantıklı. Bana böyle bir şey söyleselerdi ben de yaklaşık 1000 dolarımı, uzadıkça uzayan başvuru değerlendirme sürelerini, makale yazmaya ayırdığım beyin hücrelerimi ve en önemlisi hayal ve ideallerimi bok yolunda süründürmek istemezdim.

O kıza tek tavsiyem şu: Seni bundan sonra kabul ederlerse sırf çirkefliğin yüzünden kurumlarını rencide etmenden ötürü sesini kesmek için kabul ederler. Başka hiçbir şeyi değil, işte tam olarak bunu kendine hakaret sayman gerekir.

5 Eylül 2014 Cuma

İstanbullu Gruplara Alternatif Şarkı Sözleri

Ekşicilere rağmen İstanbulluları bombardımana tutma fikrini beğenen arkadaşlarıma selam olsun. Onlardır ki istediler bir başka yazı "Istanbullu gruplar" hakkında. Ben de önceki yazıdan biraz bahsettiğim bir konudan gireceğim. 

Bu dersimizde İstanbul çıkışlı grupların şarkı sözlerini ele alacağız gençler. Grubunuzu kurdunuz. Sıra şarkılara geldi. Nasıl şarkı yazmalısınız? İstanbullu gruplar nasıl şarkı yazar? Başlamadan önce unutmayın. Beyzadelik şart!


Kural 1: Ne yaparsanız yapın, mutlaka ama mutlaka bir şarkınızda Istanbul deyin. Çok alakasız bir yerden gelse de (mesela "Bir ben miydim uğruna yanan aşkının, Istanbul şahit bu alçak yangının") mutlaka bağlayın İstanbul' u bir yerine o şarkı sözünün. İstanbul şahit olsun, İstanbul sebep olsun, İstanbul dövsün, sövsün, sevsin, üçüncü tekerlek olarak mutlaka ilişkinde bulunsun. Gören desin ki ilişkin İstanbul' la. Karşıdaki yalan dolan, sen esas onu istiyorsun. Rimelleri falan aksın İstanbul'un.

Kural 2: Bol bol "Ben" deyin. Ben kelimesini bir şarkıda 10' dan az kullanan grup İstanbullu olamaz çünkü. Eğer kelimeyi kullanamıyorsanız da sorun değil. Tekil şahıs eki olan -m harfini hayvan gibi vurgulayacaksınız. DöndüMMM, geldiMMM, bildiMMMMMMM. BENNNNNNN BENNN! BANA SORACAKSINIZ.


Kural 3: Kibar konuşun. Hiçbir İstanbullu "Beni bu işe alıştıran senin yavşak enişten" diye şarkı sözü yazmaz. Ayrıca kelimeleri de kıra kıra söyleyeceksiniz. Yapacağım değil yapıcaaam diyeceksiniz. Bütün memlekete örnek oluyorsunuz konuşmanızla çünkü. Locanın lokumlarını lokma lokma yiyeceksiniz, değil demeyeceksiniz diil diyeceksiniz. Bedava diksiyon dersi "vericeksiniz". Bir Istanbullu grup olarak asli göreviniz budur.

Kural 4: Şarkının konusunu kesinlikle ortaya koymayacaksınız. İsteyen istediği yere çekebilecek. Dansöz gibi kıvıracaksınız. "Şair burada kime sesleniyor" diye soracak insanlar size. "Su içerken sevgilinin gözünden yaş gelmesi" temalı bir siyasi şarkı çıkarın karşıdakine. Önemli olan bozuntuya vermemek, ne yaptığınızı biliyormuş gibi davranmak. Unutmayın, sanat sanat içindir. Ve siz İstanbullusunuz. Geri kalan köylülere dert anlatmak için kasmayın.


Kural 5: Sivaslı kızları hedef alacaksınız. İstanbul' da yaşayan bir Sivaslı kız ne sever, ne giyer, ne yer, ne içer. Bilemiyorsanız da onların hoşuna gidebilecek bir iki eşya bulun. Şarkınızın adı da bu olsun. Ojeler rujlar havada uçuşsun. Sigaralar, kahveler ve sıcak şaraptan vazgeçmeyin. Ha bunları sadece Sivaslı kızlar sevmiyor, farkındayım. Ama hedef kitleniz bir İstanbullu olarak Sivas nüfusudur. 

Kural 6: Sevgilinize "bundan sonra işler böyle" temalı bir şarkı yazın. Bundan böyle kanmam sana deyin, bundan böyle sen söyle...

Kural 7 (Yediveren Kuralı): İstanbullu gruplar çimen demeyi çok sever. Çimen deyin, bulut deyin, martı deyin, rüzgar deyin. Gül deyin. Mümkünse yediveren deyin. Yedi İstanbul'un kutsal sayısıdır. Yediverensiz şarkınız olmasın. Bir tane mutlaka bulunsun repertuarınızda. Hayat, kader, ama biz mutluyuz, güller ve çimen lay lay, ah oh, biraz da orama...


Kural 8: Yapsa, etse, olsa... Keşkeler, aman dikkatler, şarkı sözü değil dilek ağacı dikin. Aman aman deyin. Belirsizlik katın, olmuş gibi konuşup yoksa diye bağlayın...

Kural 9: Şarkı içinde dikkat etmeniz gereken bir başka şey de şarkınızda nesneleri kullanmak. Aklınıza ne gelirse. Yatak yorgan, yastık, cımbız, törpü, elma, armut, domates, biber, patlıcan. Şarkıda kahvaltı edin, çay için, sigara dumanını rüzgara üfleyin. Sevgilini adeta sigaraya boğacaksın gerekirse. Ama çok ekstrem bir örnek tabi o. Biz yatak ve yorgana sadık kalalım şimdilik.

Kural 10: Son olarak şarkının adına gelelim. İstanbullu gruplar, grup ismi olarak 3 ila 8 kelime arası zincirleme tamlamaları seçse de, şarkı isimlerini mümkün olduğunca kısa ve nesnel tutarlar. Tek kelime olsun. Mümkünse Sivas kızları referanslı bir nesne ismi olsun. Kızlara odaklanın. Kızların "ay ne şeker" diyeceği isimleri seçin. Bir kızın köpeğine isim seçer gibi şarkınıza isim seçin. Günlere odaklanın. Dün, bugün, yarın... Pişman olmayacaksınız.

Bu maddeler ile harika şarkılar yazabiliriz. Ben yazdım bile bir tane. Şarkının adı Istanbul da olabilirdi. Ben 'Bugün'ü kullanmayı uygun gördüm.


Bugün (Madde 10)

Istanbul yorgun bugün, sokakları ağlıyor (madde 1)
Ne yapsaM edemeM ki seni mutlu (madde 2, 4) 
Gözlerindeki hayalleri anlıycaM bugün (madde 2, 3)
Bir şans vermeli bugün Istanbul sokaklarına (madde 1 ve oha olay çıktı sokağa çıkıyoruz madde 4)

SigaraMın dumanından bulut yaptıM bugün (Sivas mode madde 5,2)
Rüzgarına umutlarıMı bıraktıM bugün
Ağlamıycak (madde 3) bundan sonra Istanbul (madde 6)
Yediverenlerle dolUcak sevgimiz (madde 7,4,2)

Istanbul bulsa BENi (madde 1,8)
Koysa başımı yastıklara (madde 8,9)
Sevse bugün Istanbul yormasa (madde 1,8)

Afiyet olsun.

16 Ekim 2013 Çarşamba

Bayram Haftası Film Çelıncı 4. ve 5. Gün

Efenim, filmlere geçmeden önce sormak istediğim bir şeyler var. Mesaj atabilirsiniz cevapları. Uzun zamandır, o kadar uzun zamandır kendi bilgisayarım olmadı ki. Bir tane vardı 2010'da bozuldu. Babamın eskisini verdiler. Sürekli, yenisi gelsin ona yüklerim, onda bakarım, onda oynarım falan diye diye bugünlere geldim. Şimdi ne yükleyeceğimi, ne oynayacağımı hatırlamıyorum.

Oyun tavsiyesine açığım.

Ve yine filmlere gelmeden önce diyorum ki The IT Crowd izleyin. Bu bayram tatili güzel bir fırsat hepsini izlemek için.

İlk film My Own Private Idaho idi. Güzel film gerçekten ama benlik değil. Ben sıkıldım feci. Ama bu filmin güzel olmadığı anlamına gelmiyor. Dergi kapaklarının birbirleriyle konuştuğu sahne favorimdi resmen.

Eşcinsellerden gidiyorum iki gündür, Emily Blunt'ın filminde de lezbiyenler vardı. Bir de ekşide okudum, sinema tarihinde izleyicisine filmin sonunda iyi günler dileyen ilk ve tek film imiş. Hala tek mi bilemem. Enteresandı. Bu filmde oynayan oğlan öldü, o derece kıymetli yani. Biliyorum, sıkılacaksınız. Ama izlemedim olmasın, cidden izleyin.

Bir de o müzikler neydi yahu. Efsane.

Resim 4.1: Vat iz matriks

İkinci film de Before Midnight idi. İlk filmi çok sevmiştim cidden. Ama sonrasını hiç sevemedim. Ne yazık ki bu son film de baydı feci. Kadim bir söz geldi aklıma izlerken: "talking too much?" (yazar burada 06 girişli atılım ua ilişkiler öğrencilerine göndermede bulunuyor)

Hacı bunlar bunca yıl bu kadar muhabbeti nereden buluyorlar ben anlamıyorum. İnsan sürekli konuşur mu amk? Bence konuşmamalı.

Aaay filmin çekildiği yerler çok iyiymiş falan. Yaz vakti Yunanistan bu, ne kadar kötü olabilir ki zaten?

Bu film hakkındaki en açık yorumumu arkadaşın biri şurada yapmış: 

Ha bir de Julie Delpy ölmüş gömmeyi unutmuşlar. 

Ben mouse padle age of empires oynamaya devam edeyim.