22 Nisan 2013 Pazartesi

Film Çelıncı 20, 21 ve 22. Gün

Pek çok kez özür dileyerek, boş adam işi çelıncımın meşguliyetle bölündüğünü söylemeliyim.. İzlemekte sorun yaşamadım ancak haklarında yorum yapıp karakter falan seçmek biraz sarktı. Evimizden eksik olmayan misafirler olsun, çeviri olsun, vasfiyeliğin beynimi yiyip bitirmesi olsun (hatta ttnet olsun) biraz yorgundum bu haftasonu o yüzden en iyisi pazartesiyi de katıp üç günü çıkarmak dedim.

Ama izledim filmleri, o yüzden kendimle gurur duyuyorum. Saçma sapan da olsa işi aksatmadığım için.

Maksadım güzel bilgi verebilmek filmlerle ilgili. Özenmek istediğim için aceleye getirmedim.


20. günün filmi True Grit benim çok uzun zaman önce oynayan kıza karşı tutan gıcıklığım yüzünden izlemediğim bir filmdi. Tesadüfen kızın bir röportajını izlemiştim, Jeff Bridges ve Matt Damon için babasının oğluymuşçasına "Jeff böyle yaptı Matt şöyle dedi, çok eğlendik" gibi kirve muhabbeti çekiyordu.

Tövbe yarabbim, bak aklıma geldi gene sinirlendim.

Her neyse. İzledim. Çok sıkılmadım. İzlenebilir. Ama çok da ahım şahım değil. Bu ay sonunda filmlere kendi çapımda puanlar vereceğim orada ne demek istediğimi anlarsınız.

En sevdiğim karakter Granma Turner idi.

En sevdiğim dialog Cogburn ile LeBoeuf arasında geçen "Beni bu kızın yanında eziyorsun" "Yok canım şimdiye kadar anlamıştır senin ne mal olduğunu" idi.

En sevdiğim sahne de Cogburn'ün çocukları dövdüğü sahneydi. Tabii ben gif yapamadığımdan burada, size o sahneye çok yakın bir başka sahne koyacağım. İki dayak arası çocuklar adlı sanat eserim.


Tiplere gel ameke..

21. Günün filmi Kramer vs Kramer de benim millete izledim diye yutturduğum filmler kuşağındandı. Bir lekeyi daha temizledim, gururluyum!!!

Ne güzel filmmiş dedim. Neden dedim? Filmin konusu klasik tamam ama esas bir şey vardı film boyunca dikkatimi çeken. Film başlarken karı koca kavga ediyor kadın asansöre binip gidiyor, ertesi sabah baba oğluna yumurtalı ekmek yapmaya çalışıyor. Film biterken de baba oğluna yumurtalı ekmek yapıyor, kadın geliyor asansöre biniyor. Öyle güzel bir nüans ki filmi güzel yapan şey bence o olmuş.

Kesin izleyin derim.

En sevdiğim karakter Ted Kramer. Zaten sevmemek elde değil.

En sevdiğim dialog mahkemede Ted'in konuşması sırasında "Bir kadının bir erkek kadar hırslı olması gerektiğini söylüyordun, haklısın da. Ama bir erkeğin bir kadın kadar iyi bir ebeveyn olamayacağını söyleyemezsin. Kadını erkekten daha iyi kılan cinsiyeti mi?" sözleriydi.

En sevdiğim sahne de "babasının oğlu" sahnesi.



Veee sonunda bugünün filmi Yeraltı Peygamberi dedikleri Un Prophete (kusura bakmayın benim süslü e harflerim yok).

Bu iki buçuk saatlik fransız işkencesi resmen ömrümden ömür götürmüş olsa da hakkını vermek gerek iyi bir filmdi.

Bazen insanların kafası karışıyor. E işkence gibiymiş, nasıl iyi film oluyor o zaman? Benim filmden sıkılmış olmam kötü olduğu anlamına gelmiyor. Benim için bile kötü olduğu anlamına gelmiyor ki sadece sıkıldım o kadar.

İkisinin yeri ayrı.

Her neyse, sıkıldım ama güzel bir filmdi. Bol vaktin ve sabrın varsa otur izle.

En sevdiğim karakter var mıydı? Yok.

En sevdiğim dialog, İtalyanlar sıra sıra geçerek yoklamaya giriyor bir ton İtalyan ismini söyleyip geçtikten sonra en son bu arap geçiyor kendi adını söyleyip. Esprili şakalı bir sahneydi lokalde eğlenmiş gibi oldum.

En sevdiğim sahneler, ilk öldürdüğü adamı ara sıra gördüğü sahnelerdi.


Şu haftasonu bittiği için o kaa mutluyum anlatamam. Cenabetizmde o levelden bu levele koşuyorum yemin ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder