25 Ekim 2013 Cuma

Mesleğinde Kaybolmak

Gençler hiç fark ettiniz mi, civarda bir grup insan yıllar boyu okuyup adam olduktan sonra mantığını yitirmekte. Her zaman içinde bulunulan ortamları, insanların zevklerini aşağılama dürtüsü gelişmekte ama bunu "mesleki" açıdan yapıyorlar ya o zaman biz de yiyoruz bunu...

İşinde kaybolup mantıksız açıklamalar yapmanın 3 farklı yolu var. İlki bok atma mevzu:

Bir binayı beğeniyorsun veya bir evi mesela. Evin çok güzel merdivenleri, harika pencereleri, şekilli bir tasarımı var. Yaptırmak istedin diyelim, tut göster bir mimara, bir ton laf sayar sana. İstediğine isteyeceğine pişman olursun. "Önemli olan işlevi... O merdiven yetersiz, o pencere kötü, öyle ev mi olur, kullanışsız, zırt, pırt"..

Lan o adam yapmış olmuş, sen niye bok atıyon? Beğenilmiş ki tutup filmde kullanmışlar, klibe koymuşlar vesaire.. Her şeyi kendi zevkiyle kıyaslamaktan ve karşıdakini kendi işini ondan daha iyi bilmemesinden dolayı hor görmekten dolayı oluşan mesleki deformasyon... İlle o bok atılacak!!!

İkinci tür de adama çektiren cinsten. Muhtemelen ağır uykusuzluktan dolayı saçmalama hali...

Mesela doktorlar. Diyelim ki hasta oldun, hastanedesin birkaç günlüğüne. Serumu dayamışlar sana, ölü gibi yatıyorsun. Yavaş yavaş iyileşmeye başladığında 3 gündür orada yatıyorsun diyelim, susayacaksın. Açlık hissedeceksin, çünkü sen insansın. O serum seni ne kadar beslese de gene aç hissediyorsun, susuyorsun, boğazın kuruyor, aldığın nefes acıtıyor. Ama o insan mı? Değil. Bir yudum su isteyecek olsan "Aaaa o serum sana yeter, suya gerek yok"..........

Bizzat başıma geldi, iki gün hastanede yatmak zorunda kaldım, bir yudum su veren olmadı lan bu laf yüzünden. "O serum seni doyuruyor, gerek yok yemene"... (BUNU DİYEN DOKTOR KEBABI LAHMACUNA SARIP YEDİ)


Her gün serumla doyuyor sanki tipini s*ktiğim... Odalarında götürüyorlar baklava börekleri, hepsinde yağlı vıcık vıcık eller, adamın yediği kebabın kokusu saçına sinmiş, ama sen serumla doyarsın, suya gerek yok zaten vücuduna su gidiyor diyor. He anam babam he. Böyle sanki sen insan değilsin artık ona göre, böyle ot gibi, puşt gibi, mantar gibi bir şeysin...

Buna bir başka örnek de eve gelip televizyon, internet falan bağlayacak olan şahıslar. Bütün gün evde olmalısın, belki gelir... Belki de gelemez kim bilir. Sen evde ol, onu bekle yeter. Çünkü başka işin yok senin, andavalsın, sen istedin o yüzden bekleyeceksin.

Üçüncü versiyon da ilk versiyona benzeyen ama bana göre bambaşka bir aşamada becerisizlik dolayısıyla ortaya çıkan mantıksızlık...

Direkt kuaförler bu başlığa giriyor. Adam anlamaz, beceremez, olmaz işte, yapamaz. Ama ille o saçı kendi bildiği gibi yapacak, üzerine bir de yavşak yavşak muhabbet edecek. Böyle iyi oldu, dediğin gibi olmazdı zaten, bu saç moda, yakıştı, bilmem ne...

Dikkatli bakın kuaför salonlarında 5 kişi varsa eğer 3'ünün saçı aynıdır. Zira bu adamlar bir şeyi kendi kafasında oturttuktan sonra herkese ne olursa olsun aynı modeli ve rengi iteleyecektir. Her seferinde, konuşurken başka, seçim yaparken başka, iş bittikten sonra başka bir kafayla karşılaşıyor insan. Tamamen becerisizlik. Hem kel hem fodul.

Kuaförlerin tipe göre müşterisine farklı davrandığı da gerçek. Diyelim toplu bir kız gitti kuaföre. O saç kızıla boyanacak! O kadar. Ama öyle direkt kızıl da değil. "Çikolata kahve, bronz kahve" ve türleri. Onu da beceremeyecek kahverengi saçtan car car kızıllar çıkacak. Ben de boyattım oradan biliyorum. Baktım hep şişmanlara boyuyorlar aynı saçı, anında değiştim rengi. Sınıfımız, sıfatımız belli olsun stayla...

Zayıf, zengin, ufak tefek kadınların saçları düz kızıl. Hiç değişmez.

Yaşlı kumralı var bir de. Hep aynı ton, herkeste olan. Kısadır bu yaşlı kadınların saçları.

Öğretmen kırmızısı var, fark ettiysen kızıl değil bu direkt kırmızı.

İstediğin kadar farklı olsun düşündüğün model veya renk. 5, bilemedin 6 türlü kadın var onların gözlerinde, hep aynını yapıyorlar.

Beceriksizler çünkü. Sonra da kadınlar neden kuaför meselesini kafaya takıyor. İşte meselenin özü bu. 6. türden farklı bir tür beceren kuaförü her daim iyi anardım. Hatta anmazdım ki kimse bilmesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder