Dün Aybars Türkiye' ye geri döndü. Bütün yurt onu uğurladık. Bir kısmı hava alanına gitti. Ben gidemedim, çevirimden ötürü. Ve hatta gidip dondurma almak dışında hiç dışarı çıkma fırsatım bile olmadı. Ders, çeviri, çeviri ders. Bu kaa.
The dondurma. İki kurabiye arası, eşsiz lezzet. Kurabiyenin biri beyaz çikolatalı, diğeri üzümlü, yulaflı. Oh beybi.
Bir pervanenin yalnızlığı adlı sanatsal çalışmam. Ulan çok sıkıcı hayatım var diyorum inanmıyorsunuz.
Bu paket Eco Emi' den geliyor. İçinden neler çıkmadı ki bu ay. Eco Emi denilen zırzavat, bizim bildiğin aktarın paket yapıp evlere yolladığı ürünler. Hiçbir farkı yok. Hatta içinden hacı yağı bile çıktı amk.
Bu da benim çılgın bebiş. Büşra' nın dibi düşsün diye koyuyorum. Nihaha!
Okula giderken kullandığım koşu yolundan bir kare alayım dedim. Kaymış amk.
Bu da derste ne kaa sıkıldığımızın bir resmi. Paty yayılmış, elinde telefon. Pipo desen (evet adamın adı o) bana poz kesiyor. Öbür çocuğun adını unuttum.
Size diyorum ya bir takım haberlerim var diye. Çok az kaldı. Bugün yarın kesinleşecek ne olup ne olmayacağı. Anlatacağım. Şu iki haftayı atlatırsam benden yiğidi yok ama. Hem sınavlar, hem çeviri. Acayip gergin olmam gerekir ama üstümde bir sükunet, bir sabır... Sebebi de işte o açıklayacağım sürpriz diye tahmin ediyorum. Olaylar olaylar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder