Böyle gaza gelip öğretmenler gününü kutlayanlar, hep iyi dilekler paylaşanlar çok acayip gelmiştir bana. Bilmiyorum siz nerede büyüdünüz nasıl okullara gittiniz ama benim öğretmenlerimin onda dokuzu ruh hastasıydı.
Mesela ilkokulda bir tane iyi öğretmenim oldu (3 tane farklı öğretmen + günübirlikçiler) o da ilk iki yıldan sonra bizi bırakıp gitmişti. Yerine gelen kadın, sınıftaki bir çocuğun annesiydi ve resmen erzimizi o yıl orada sikti attı. Bildiğim kadarıyla sınıfın yarısı dağılmıştı 3. sınıftan sonra. Hiçbir şey öğretmedi, tüm dersler boş geçerdi. Üstüne bir de gereksiz yere çok döver bazı çocuklar haricinde herkese ama herkese kötü davranırdı.
Daha sonra başka bir okula gittim. Oradaki hoca da aynısını yapardı. Sınıfta Ece diye bir kız vardı. Ece de Ece. Gerisini sik at. Ece var yeter. Ece şarkı söyler, Ece soru çözer, Ece güneş gibi parlar. Biz varoşlardan gelme Maria la del Bario, Ece adeta Kraliçe Viktorya. Bir kere bir dershanenin deneme sınavına girdik il genelinde. Ece 50lerde bir derece yapmış. Hoca da sordu daha iyi yapan var mı diye. Ben 36. olmuştum o sınavda hiç unutmam (iyi bir indirim sağlamışlardı çünkü), söyledim hocam böyle böyle diye. Suratıma baktı, arkasını döndü gitti masasına oturdu. Hiçbir şey söylemeden. Çocuksun, başarının böyle karşılanması nasıl ağrına gidiyor anlatamam... Bir de bu Ece'nin erkek versiyonu vardı kendisi hakkında bir şey yazıp facebookta kendime tekrar musallat etmek istemiyorum - o kadar acayip bir yaratığa, psikopata bağlamış bir kişi.
Bu kadın bizi her gün iki posta döverdi. Şikayet etmek kimin haddine. Öyle saçma sebeplerden her şeye döverdi ki anlatamam. Bir kere din kültürü hocası gelmemişti, duayı okutacağım diye tutturdu. Ama okuttuğu duayı kendisi de bilmiyordu. Bütün sınıfı abartmıyorum BÜTÜN sınıfı sıra dayağından geçirdi duayı yanlış okuduk diye. Kadın 5. sınıfının ikinci döneminde hiç ama hiç ders işlemedi sadece yıl sonu gösterisine prova yaptırdı bütün bir dönem. Kimse de çıkıp bir şey demedi. Bir dönem Ece'nin karga sesiyle şarkı söylemesini dinledik her ders.
Sonra bu kadın öldü. Gram üzülmedim, onca dayaktan sonra hakkımı helal etmemi de kimse beklemez sanırım.
Ortaokul hocaları fena değildi. Matematikçi haricinde. Belki o hocalar o kadar kötü olmadığındandır ki hala rüyamda okul gördüğümde sadece ortaokulumu görüyorum.
Ama lise... Offf lise. Okulun ilk günü müdür yardımcısı herkesi "Hoooo, hooooo, öğrencileeer" diye çağırmıştı sıraya sokmak için. Annem de yanımdaydı. Herkesin ailesi yanındaydı. İnsanların düştüğü o durumu, o suratlarındaki ifadeyi anlatamam. Daha o dakikada büyükbaş hayvan olduk. Lisenin sonuna kadar da öyle muamele gördük. Her türden psikopat vardı. Atatürk düşmanı inkılap hocasından tut, şizofren edebi metincilere... 'Hocam kendimi iyi hissetmiyorum' diyen kıza çemkiren ve kızın orada kalp spazmı geçirmesine rağmen blok ders bitene kadar dışarı çıkarmayan hocaya.. Hiç hatırlamak istemiyorum o dönemi.
Üniversite hocalarını zaten her gün görmüyorsun. Adam gibi iletişim kurduğum çok az hoca vardı. Belki çok iyi hocalardı ama biz o iyiliklerini çok göremedik. Çok nadirdir, bir ikiyi geçmez.
Polonya' daki hocalar da ayrı bir manyaktı. Onlar da kendi topraklarının manyaklarıydı. Bir Harry Potter vardı mesela, konuşunca kendisinin engizisyon mahkemelerinin ne kadar gerekli olduğuna dair düşüncelerini duyardık. Bir tanesi, haftalarca hazırlanıp harika bir sunum hazırlamama rağmen başkasının ödevinin çakmasını getirip geçiştirene daha yüksek not verirdi. Sebebini hala anlayabilmiş değilim. Böyle düşman birisini hiç görmemiştim.
Şimdi merak ediyorum yenileri nasıl olacak. Ne zaman 24 kasım gelse aklıma gelen tüm o kötü anıları silebilecek cinsten mi, yenilerini ekleyecek cinsten mi?
Böyle insanlar o sevimli hocalarına nasıl övgülerde nasıl iyi niyetlerde bulunuyorlar ben hiç algılayamıyorum. Öğretmenlere ait çok kötüden fena değile kadar olan aralığı süpere kadar çıkarmayı çok isterdim. İsterim ki hep iyi andığım hocalarım olsun 'fena değil' hocalar değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder