17 Haziran 2013 Pazartesi

Küçük Resim vs. Büyük Resim

Memlekette şuan üç türlü adam var.

Biri çapulcular.

Bir diğeri "erdoğanın gödünün gılıyım" diyen teyze ve türevleri. Hülooğ <3 p="">
En sonuncusu da "siz bu kadar eylem falan diye diye yerel esnafa zarar verdiniz, oraya zarar verdiniz, şuna buna zarar verdiniz" diyenler.

Bu sonuncu kategorideki insanların iyi niyetinden gerçekten hiçbir şüphem yok. "Gitme oraya ölürsün" diyor. "Gitme zarar veriyorsun" diyor.

Adam sinmiş, korkmuş.

Oraya ilk başta gidilme sebebini anlayamıyorlar ya da anlasalar da o sırada zarar gören kaldırım, zarar gören özgürlükten daha değerli onlar için. O kalabalıkta ilk gördükleri yakıp yıkanlar, ilk algıladıkları provokasyon.

Bebeğim, o insanlar niye orada? Cidden bu sorunun cevabını ararsan tüm sıkıntıların çözülür bak gerçekten.

Zaten en başından yıkmaları için bir izin olmayan, kendi malı gibi millete peşkeş çekemeyeceği bir park arazisi mevzu bahis. Oradaki insanlar da "Burası senin değil ki üzerine bir şey yapasın. Referanduma bile götüremezsin çünkü en başta orası SENİN DEĞİL, buranın geleceği devletçe korunmuş durumda" diyecek kadar bir şeyler bilebiliyor. Tıpkı içki içmek isteyen insana hakaret edilemeyeceği gibi, bir kız hamile diye babasına kısa mesaj çekilemeyeceği gibi, halka hakaret edilmeyeceği gibi, bir şeyler biliyor işte.

Bu kuzulettolar gerçekten de bir adam başbakan oldu diye onun dediğinde gerçeklik payı arayacak kadar naifler. Gerçekten dediklerinin doğruluğuna biraz da olsa inanıyorlar. Eğer başbakan, hak yemeyen, ota boka karışmayan, objektif bir adam olsaydı, bu inançları o kadar değerli olurdu ki. Ama baştaki adam yanlış.

Benim bu insanların bir gün olanları gözlerine sis perdesi inmeden görebileceklerine dair inancım tam. O zamana kadar bu insanların da özgürlüklerinden, haklarından sorumlu olanlar o beğenmedikleri çapulcular. Belki bir gün gerçekten değer verirler o insanların neden orada olduklarına.

Hatta size bir film önereyim. Made in Dagenham. Ailecek izleyebilirsiniz. En az sizin kadar naif bir film. Belki bir şeyler anlaşılır?

Belki önemli olanın esnafın zarar görmesinin (ki esnafa yardım kampanyaları da var bildiğim kadarıyla, amaç kimseyi mağdur etmek değil çünkü) yani küçük resimden çok daha temel bir konu olan hak ve özgürlüklerin savunulmasını anlarlar.

İzlemezseniz diye söylüyorum, kadın işçilerin eşit maaş almasını isteyen bir grup  büyüyor ve başbakana (ki Margaret Thatcher) kadar gidip haklarını sikerte sikerte alıyorlar. Çünkü başbakan onlara her fırsata hakaret etmiyor ve dertlerini dinliyor. Sonuna kadar arkanızdayım, diyor.

Burada istenen de o. Yeter ki algılamak isteyin. Madalyonun yakan yıkan kısmından çok ezilen, hakları on yıldır yenen insanları düşünün. Empati yapın. Büyük resmi görürsünüz zaten.

Ne istediğini bilmiyor bunlar diyorsun ya, biliyor işte, onu sen anlamak istemiyorsun. Adam gibi muamele görmek istiyor, başbakan kendilerine hakaret etmesin istiyor, kendi istemediği bir konuda dahi (içki gibi mesela) kendi gibi düşünmeyen kişilerin de haklarını korusun istiyor. Kısacası icraat istiyor, hır gür, dalyaraklık değil. "Derdini söyle işte ne istiyorsun" diyorsun ya "İsteyebilmek, dinlenebilmek, zaten en başından görevi olan şeylerin icraate geçtiğini görebilmek" istedikleri. Çok da abes değil zannımca.

Siz izleyin o filmi, pişman olmazsınız ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder