Ay başında gerçekleştirmek üzere 5 maddelik bir "değişim hareketi" koymuştum kendime. Ve bu ay o kadar allak bullak oldum ki, hiçbiri (evet hiçbiri) istediğim ölçülerde olmadı bunların.
1. 1 ay boyunca hiç fastfood yemeyeceğim demiştim. 1 kere yedim, yalan olmasın. O da çok sinirlendiğim bir andı ve kendime karşı koyamadım. Öyle güzel gitti ki, keyfim yerine geldi. Demek bir anda hepsini kesmemek gerek, bünye pert oluyormuş.
2. Pinterest ve youtube' dan hazırladığım egzersizler. Çok iyi başladı, bir ara duraksar gibi oldu ama ay sonuna kadar 3 katı kadar arttı bu hareketlilik. Çünkü artık Cinnah'tan Kuğulu'ya (ve hatta bazen Kızılay'a) kadar sırtımda 5 kilo yükle yürüyorum ve tabii daha bu sadece yürüme ile alakalı olan kısmı işin. Henüz tartılmadım, o bahsettiğim ölçüleri de tekrar ölçmedim. Ama hissediyorum ve ayrıca gözle görülür bir sıkılaşma da var. Önümüzdeki ay bu tempo daha da artacak. Bu hiç beklemediğim bir gelişme oldu işte.
3. Kitap meselesine gelince. Bu ay için 3 kitap okunacaktı. 1. si Nurullah Ataç' ın Diyelim - Söz Arasında adlı kitaptı. Okumalara doyamadım. İkincisi Ahmet Hamdi Tanpınar' ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü idi ama tam daha başlarındayken komşumuz okumak istedi ve aldı götürdü. 3. Kitap da Hell's Angels adlı bir kitap, konusunu da tahmin edersiniz. 2 kitap okuyabildim kısacası, Saatleri Ayarlama Enstitüsü daha yeni geldi eve çünkü.
Ama yine de büyük başarı bence!!!
4. Meditasyon yalan oldu onu geç.
5. Bu ay fal da bakamadım. Ulan yüzümü görmedim aynadan bu ay. Ne falı... Bir kere falcı bacıya fal göndremişim 10 gün sonra hatırladım gönderdiğimi...
Öbür ay bakalım bu olaylar nasıl gelişecek. Fastfood yiyebilirim artıkın. Onca yürümeye bence hak ediyorum.
30 Ağustos 2015 Pazar
27 Ağustos 2015 Perşembe
Ayın 5 Şarkısı
Selam gençlik. Bu ay da bitti. Ama hayret ki bu listeyi ayın 30' undan önce koyabildim!!!
1) Foster The People - Houdini
Geçen eski mp3 çalarımı bulduğum vakit tekrar bulduğum bir şarkı. Bu gruba özellikle bayılmam ama bu şarkı iyi lan!
2. Bastille - The Draw
Bastille' in ilk dinlediğim şarkısıydı. Millet pompey falan dinleyedursun bu şarkı benim!
3.Alo Wala - City Boy
Dilo bunu nerden buldun diye sormayın. Çıktı işte...
4. The Deep Dark Woods - 18th of December
Geçen yıl en çok dinlediğim şarkılar arasındaydı. Bir ara çok meşhur (4 takipçisi var oğlum boru mu?) spotify listeme ekliydi ama ne zaman ne olduysa çıkarmıştım. Bu ay epey bir dinledim.
5. Hugo - 99 Problems
Esasen bu ayın ilk 5' ine girecek şarkı değil, hiçbir ayın ilk 5' ine girecek şarkı değil ama bu ay fazla müzik dinleyemedim resmen. Çok yorgunum. İdare ediverin.
1) Foster The People - Houdini
Geçen eski mp3 çalarımı bulduğum vakit tekrar bulduğum bir şarkı. Bu gruba özellikle bayılmam ama bu şarkı iyi lan!
2. Bastille - The Draw
Bastille' in ilk dinlediğim şarkısıydı. Millet pompey falan dinleyedursun bu şarkı benim!
3.Alo Wala - City Boy
Dilo bunu nerden buldun diye sormayın. Çıktı işte...
4. The Deep Dark Woods - 18th of December
Geçen yıl en çok dinlediğim şarkılar arasındaydı. Bir ara çok meşhur (4 takipçisi var oğlum boru mu?) spotify listeme ekliydi ama ne zaman ne olduysa çıkarmıştım. Bu ay epey bir dinledim.
5. Hugo - 99 Problems
Esasen bu ayın ilk 5' ine girecek şarkı değil, hiçbir ayın ilk 5' ine girecek şarkı değil ama bu ay fazla müzik dinleyemedim resmen. Çok yorgunum. İdare ediverin.
Etiketler:
99 problems,
alo wala,
ayın 5 şarkısı,
bastille,
city boy,
foster the people,
houdini,
hugo,
liste,
şarkı,
şarkı listesi,
the deep dark woods,
the draw
24 Ağustos 2015 Pazartesi
Morrissey Sapığı
Geçen yıl bir pazarlama dersinde hoca sınıfa David Tseng adlı bir adam ile PR'cısını getirdi. David Tseng, Morrissey' in dünyada en sevmediği insan. Ama kendisi Morrissey' e aşık. Sapkınlık derecesinde. Hoca neden bu adamı sınıfa getirdi, bize ne öğretebileceğini düşündü bilemiyorum. Galiba her türlü manyağı görmemiz gerektiğine inanıyordu.
Bu herif, gittiği her yerde Morrissey' i takip etmiş, her yerde adamı rahatsız etmiş. The Smiths' ten beri bu durum sürüyormuş, düşün kaç yıl olmuş artık. Daha sonra bir forum açmış Morrissey ile alakalı. Sitenin tasarımı çok acayip, adamın tam ruh halini yansıtıyor. Adam, Morrissey' den bahsederken yüzü aydınlanıyor, her ne kadar Morrissey' in adamdan nefret ettiği konuşulsa da ortamda.
Morrissey, en son bu adamın konserine gelmesini istememiş, uzaklaştırmış. Yetmemiş, bir tişört giymiş bir konserinde adamı ve adamın forumu yeren bir yazısı olan. Solda pek belli olmasa da direkt sitenin adı yazmakta orada.
İş nerede daha kötüleşmiş peki? Adam kendine bir PR tutmuş, tam o noktada. Adam bir kadına ne kadar mantıklı işler yaptığını ve ne yaparsa Morrissey' in kendisini seveceğini söylemesi için para veriyor! Kadın da bunu sonuna kadar kullanıyor doğal olarak. Şu Soma' da gazetecilere çemkiren bir kadın vardı basın toplantısında, hatırladınız mı? İşte bu kadın da onun bir benzeri.
"Sence bu kadar üstüne gitmen normal mi" diyor biri adama sınıfta. Kadın çemkiriyor "Senin bunu sormaktaki amacın nedir?" diye. Adam da böyle bir şişiyor görmen lazım...
Morrissey adamdan ne kadar nefret ettiğini her türlü biçimde ortaya koymuş. Adam bundan gurur duyuyor. Morrissey beni biliyor, biz birbirimizi çok iyi tanıyoruz falan diyor. Morrissey yüzüne tükürse (ki galiba zaten tükürmüş) adam çok şükür diyecek kafada.
Allah hayranın da akıllısını versin.
21 Ağustos 2015 Cuma
İş
Müjdemi isterim!!!!11 İş buldum uleyn!
İyi mi oldu kötü mü oldu bilmiyorum. Ben hala biz vazgeçtik derler diye bekliyorum. Tek görmediğim piçlik o kaldı çünkü iş ararken.
Eee Dilara ne yapıyorsun burada mesai saati?
Ya da ben size sorayım, sizin mesai mesai dediğiniz bu muydu? Hiçbir hareket yok la!
Neyse işte kısmet bunlar. Kaderde booking agent olmak varmış yani sonunda...
İyi mi oldu kötü mü oldu bilmiyorum. Ben hala biz vazgeçtik derler diye bekliyorum. Tek görmediğim piçlik o kaldı çünkü iş ararken.
Eee Dilara ne yapıyorsun burada mesai saati?
Ya da ben size sorayım, sizin mesai mesai dediğiniz bu muydu? Hiçbir hareket yok la!
Neyse işte kısmet bunlar. Kaderde booking agent olmak varmış yani sonunda...
16 Ağustos 2015 Pazar
Müzik Dünyasından Gereksiz Haberler
Daha demin can sıkıntısından bazı sitelere bakayım dedim. Bazılarını sizinle paylaşmaya karar verdim. Tabii başlığa rağmen bu yazıyı okumaya çalışan arkadaşları da ayrıca tebrik eder, gözlerinden öperim.
Thom Yorke 23 yıllık sevgilisinden ayrılmış. 23 yıllık sevgili nasıl oluyor ulan? Nikahlı olmadığına emin misin? Baksaydın bir yerlere belki saklamıştır kadın nikahı? Bir de 2 tane çocuk yapmışsın. Hala sevgilim hala partnerim... Böyle deyince boyunuz mu uzuyor ne oluyor? Adeta bir Ayşe Arman... Bu İngilizlerin acayip halleri öldürüyor beni. Ya gider 17 yaşında nişanlanır hemen evlenir ya da gider 2 çocuk yaptığı 20 yıllık karısına "partnerim o benim, sevgiliyiz biz" der.
Skrillex ve Diplo, Arcade Fire' ın solisti ile albüm yapacak kadar materyal toplamış. Benim de aklıma hemen şu soru geldi: Diplo kim lan? Youtube' dan aratınca karşıma Bart Baker' ın parodileri geliyor. Ve hatta hemen atayım.
Bart Baker' ın en iyi işi değil kesinlikle...
Bir ara bir yerde "world music" denilen terim ile alay eden bir cengaverin harika bir listesi geçmişti. Aradım ama bulamadım, eğer bulursam sizin için o listeyi paylaşırım burada. Adam "Americana", "Brit" diyorsun da diğerlerini niye world music deyip geçiyorsun ey gavat, diyordu müzik endüstrisine. Aslan parçası...
mic.com diye bir site var. Ergen feministlerin yürüttüğü bir site. Feminizm veya eşitlikçilik ile bir alıp veremediğim yok. Ama bu site feminizmi Kardashian' lar, Taylor Swift ve bunların ekürileri ile destekliyor. Böyle bir mantıksızlık daha görmedim. Siteye göz atarsanız ne dediğimi anlarsınız.
İnsanların tüm yazıları şöyle ilerliyor: Eşitlikçilik, kültürel normların yıkımları, Kardashian götü, daha fazla feminizm, hiç kimseye bir yararı olmamış gereksiz bir ünlünün eşitlik üzerine sözleri, biraz daha Kardashian götü, biraz Bruce Jenner suratı, daha fazla eşitlikçilik...
Sizin yapacağınız işi s*keyim...
Bu kadar. Dağılabilirsiniz.
11 Ağustos 2015 Salı
Özgür Sanatlar
Havaymetyormadır dizisindeki uyuz herif bir film yapmıştı geçen yıllarda. Kendi gibi uyuz bir filmdi. Ayrıntılara hiç gerek yok.
Filmin adı "Liberal Arts". Hatta ecnebiler genelde tam adı olarak "Liberal Arts and Sciences" olarak kullanır o fakülte adını ifade etmek için. Tam Türkçe' si Sosyal Bilimler Enstitüsü olarak geçer birçok okulda.
Ben birazdan diğer tercüman arkadaşlara da soracağım, liberal arts denince akıllarına tam olarak gelen ifade nedir diye. Ama gayet eminim, liberal arts' ın Türkçe' deki karşılığının sosyal bilimler olduğuna.
Türkçe' ye nasıl mı çevrilmiş? "Özgür Sanatlar".
Hayır, acaba gerçekten amacı neydi bunu böyle çeviren kişinin. Tam olarak ne anlatmak istedi. Latincede artes liberales diye geçen bu tanım, özgür insanlara ait olan sanatlar olarak çevriliyormuş, yine burada özgür olan sanat değil ki.
Şimdi aklımda 3 soru var.
1) Bir sanat nasıl özgür olur?
2) Özgür olmayan sanatlar nelerdir?
3) Bu adam ne kadar maaş alıyor?
7 Ağustos 2015 Cuma
Hayırlı Cumalar?!
Kedimizin gelmesi ile beraber daha sosyal ortamlara akmaya başladım. Apartmanın whatsapp grubuna katılma şansızlığına yakalandım. Allah kahretmesin! Yok böyle bir muhabbet. Sürekli sessizde o grup, ama arada bir kedi için bir şey yazmaya giriyorum, beynim eriyor.
Ne kadar 50 yaş üzeri "paylaşalım acil" konulu yalan dolan haber varsa, ne kadar din iman allah içerikli gereksiz yazı varsa, aralarında yarış varmışçasına paylaşıyorlar!!! Günde en az 10 tane böyle mesaj geliyor ulan. Ve bu sadece bir gruptan geliyor. Bireysel olarak atanları hiç saymıyorum.
Hadi, tüm bu saçma sapan mesaj çöplüğünü geçtim, bir de her hafta cuma günü çekilmez bir çile var. Birisi bir başlıyor "Hayırlı cumalar" diye, otuz tane mesaj "Hıyırlı cımılır hıyırlı cımılır"... Azalarak bitin ulan. Her hafta aynı muhabbet baştan sona hiç çekilir değil.
Son olarak da bunu bireysel olarak yapanlar var. Adamlarla tek muhabbetimiz o cumanın ne kadar hayırlı olması gerektiği ile alakalı. Her hafta bir tek bunu yazışıyoruz. Valla birisi uzaktan okusa bunlar birbirlerine şifreli bir şekilde haber taşıyor der. Resmen hayatta kaldığımızı "hayırlı cumalar" ile kanıtlıyoruz. Tek bir vatsap sohbetim bile var sadece Hayırlı Cumalar' dan yazılan.
3 Ağustos 2015 Pazartesi
O.Çocukluğu 101
Yurt dışından telefon getirmek büyük olay. Kimse tam olarak kaç tane getirebileceğini bilmez, nerede nasıl kayıt yaptıracağını bilmez. Ama memleketimizde yapılan yasal orospu çocukluğu olan vergi bindirmenin aksine yurt dışından aldığınız telefonun fiyatı yarı yarıya kadar düşebilmektedir. Bunu herkes bilir.
Geçen bir vakit televizyonda bir haberde (aaa tv haberi izlemiiiş) teknolojik cihazlara uygulanan verginin arttırılması talebi görüşülüyordu. İnternetten işin aslını araştırdım. VESTEL denilen markanın sahibi öyle emretmişti. İthal telefonlara vergi bindirin, demişti. Kimse benim kalitesiz, bok gibi mallarımı almıyor, millete kakalayamıyorum bu iğrenç malları, bari siz vergi koyun da diğerlerini alamasınlar, demişti.
Şimdi bir de çıkmışlar yurt dışından alınan mala da acayip bir rakam vergi istiyor bu pezevenkler.
Yurt dışından gelen telefonun kayıt (imei) parası: 131 TL. Ben hatta biraz daha az ödemiştim babamın telefonu için sanki.
Adamlar bunu 600 (ALTI YÜZ) TL'ye çıkarmak istiyor. Efendiler bu bariz orospu çocukluğudur.
İnternette birileri birilerine sövmüş yine. Güney Kore' de de bu böyle diyor gavatın biri mesela. Ora ile kıyaslıyor. Zaten memlekette yeni bir moda çıktı kendini Kore ile kıyaslamak... Amın feryadı, oradaki teknoloji ile kendi montaj sanayisini bir tutuyor.
Bak adam (Samsung) en son gitmiş katlanabilir ekran için patent almış. Dokunmatik ekranları cüzdan gibi katlayacak adam. Üstelik içe dışa her türlü dönebilecek diyor. Millet bunlarla uğraşıyor. Bizimki bık bık "VÖRGÖ VÖRÖN!!!" diyerek ithal mal kullanımını azaltacağına inanıyor.
Yani dizin yapacağınız işi siksinler. İnternette Vestel vergisi diye aratırsanız benden daha fazla küfreden adamları okuyabilirsiniz. Bays.
2 Ağustos 2015 Pazar
Ağustos Hareketi
Çok uzun zamandır bir devamsızlığa alıştığım için bu ay bunu değişmek adına bazı işlere giriştim. Amacım kendime çeki düzen vermek. Başka hiçbir şey değil. Bu boşvermişlik, bu koy göte rahvan gitsincilik artık zarar vermeye başladı. En son ne zaman huzur içerisinde bir uyku çektiğimi bile hatırlamıyorum. O yüzden bu ay kendime çeki düzen verme ayıdır!!!
1. İlk olarak, yediklerime dikkat etmem gerek. O kadar boşverdim ki bu aralar çok çok çok fazla yağlı yemekler yemeye başladım. Bir ay boyunca hiç fast food yemeyeceğim!
2. Kendime Pinterest ve Youtube' dan bir sürü egzersiz hareketi hazırladım. Tüm ölçülerimi aldım (tabii ki de paylaşmayacağım aslkdfjhsdkg) ve gözle görülür bir yere koydum. Her gün için bir egzersizim var.
3. Şu geçen aylarda bahsettiğim, çok fazla bilgisayar başında oturup bir şeyler okumanın gerçek okuma hızını ve algı derecesini düşürmesi olayına da el atıyorum. Arkadaşlarla oturduk tartıştık ve bunun için bir program hazırladık. Bu ay okunacak 3 kitabım var. O kitaplar okunacak!!!
4. Hazırlıktayken ve devlet yurdunda kalırken, arkadaşlar ile dışarıda uyduruk bir kitap almıştım, hipnoz ve meditasyon üzerine. Bir yerlere odaklanmanı sağlayan mükemmel bir tekniği vardı. Bu ay her gün uyumadan o yapılacak!!! Eğer bir sonuca varırsam zaten burada ballandıra ballandıra anlatırım.
5. Uzun zamandır bakamadığım o fallara bu ay daha da odaklanacağım. Eski beni kesinlikle geri getiriyorum arkadaşlar!
Temel olarak bunlar yapılacak işte bu ay. İsteğim, kendimi toparlayabilmek, eskiden başardığım şeylere çok da uzak kalmamak. Ayrıca irademi test etmek tabii en önemli konu burada. Bu ay beni bu programda korkutan tek şey fast food. Çünkü o istek geldi mi gerçekten de zorlanıyorum yememek için. Ve bu ay doğum günüm de var, o yüzden 1 gün pasta kesilecek (ve tabii ki o pastadan yiyeceğim abartmayın amk)... O yüzden hodri meydan.
Not: Bu programa 1 Ağustos itibarı ile başladım. Sadece paylaşım saatini ayarlayamadığımdan bugüne paylaşıyorum yazıyı.
Not: Bu programa 1 Ağustos itibarı ile başladım. Sadece paylaşım saatini ayarlayamadığımdan bugüne paylaşıyorum yazıyı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)