22 Aralık 2011 Perşembe

Arkadaş Kalmayalım



Beyler..

Yoksa siz de mi en az bir defa "Biz arkadaş kalalım, böyle iyiyiz" diye reddedilmiş bir insan mısınız?

Yoksa o kızlar sizi iyi günde kötü günde yanlarında bulundurup daha sonra sizi sevemeyeceklerini mi söylediler?

Yoksa o kızlar sizi reddederek size hayatınızın en kötü deneyimlerini mi yaşattı?

O zaman iyi dinle seni iğrenç insan müsveddesi çünkü sen dünya üstünde bulunan en iğrenç parazitsin ve birinin bunu sana direkt olarak söylemesi lazım!

Sen öylesine iğrenç bir insansın ki, bu yaşına kadar karşındaki insana seni seviyorum diyemeyecek kadar ödleklik yapıyorsun. O kızın arkasından ne pis hayaller kuruyorsun ve kız seni reddettiği için bu sefer o kötü oluyor.

Bok ye. Sen daha kötülerini hak ediyorsun. Dua et ki o kız seni arkadaşı olarak kabul etmiş sana hayatında yer vermiş. Senin esas yerin şurası demek isterdim ama dünya üstünde böylesine iğrençliği barındıran bir yer yok. Senin beynin hariç...

Pis sinsi herif, kızın yanında gayet samimi bir arkadaş gibi, o kızın en zayıf anında kıza destek olma bahanesinin ardından kıza sarıl, derdini dinleme ayağına bir elin kızda olsun. Bu nasıl bir namertliktir ki adam bunu o kadar yavşakça yapıyor yine de hiç bir kusuru yokmuş gibi üste çıkmayı bekliyor. Kızdan hoşlanıyorsan adam gibi söyle, dansöz gibi kıvırtmanın alemi ne? Sen izin veriyorsun o kızın seni arkadaş olarak görmesine, çünkü arkadaşı gibi davranıyorsun. Sonrasında çıkıp bana arkadaş muamelesi yaptı diye ne yüzle insanlara anlatıyorsun?

O beğenmediğiniz "yavşak" dediğiniz adamlar en azından en başından dürüst olup niyetlerini belli ediyorlar. Sizin gibi 10 yıl boyunca kızın kilodunun dibinden sinsi sinsi dolanıp kendini belli etmeden yaşamıyorlar. Şimdi söyle kimmiş aşağılık?

Hala kendini haklı mı görüyorsun? Görürsün elbet puştsun çünkü. Ama en azından geçip "bana arkadaş muamelesi yapıyolla" diye insanlara ağlama. O kadar da aşağılık olma bari...

Umarım en kısa sürede geberirsin seni pis adi aşşağılık sürtük!

4 Aralık 2011 Pazar

Olaylar Olaylar..

Geçen hafta pazar yazdığım yazının ardından kehanet ile ilişkim olduğunu birebir kanıtladım. Tekrar başıma böyle bir şey geleceğini hissetmişim zira. Hayatımın %75'ini dalyaraklarla arkadaş olmaya çalışarak (%25'ini de bu lafı muhtemel üstüne alınacaklara laf anlatmakla) geçirdiğimin bir kanıtı oldu adeta. Tekerrür, tekerrür ve tekerrür.

Dip not: Duygu'ya 5 yılımı nasıl bir angut ile arkadaş olmaya çalışarak geçirdiğimi bir haftada gösterdiği için ayrıca teşekkür ederim.

27 Kasım 2011 Pazar

Anlatmış mıydım?

Sevgili bulunca arkadaşlarını aramayan, sormayan, bir anda ortadan kaybolan kızlar çohacayip lan. Zamanında öyle birini tanıdım. Can ciğeriz, süperiz, kankayız. Kız birini buldu.. Bir ay falan kızı gören olmadı. Sonra tekrar can ciğeriz, kankayız falan... Sonra gene ortadan kayboldu. O ortadan kaybolduğu sırada biz o kızın diğer arkadaşları olarak niye böyle oluyo ya la diye düşündük. Bir cevap bulamadık. Sonra bir gün bir baktık, kız gene ayrılmış geliyo bize doğru.

-Aha gene geliyo keko, diye güldük o gelmeden, hepimiz..

Şimdi ona gülenlerle bu can ciğer süper kanka. Tamblırcı hepsi.
Benden artık pek haz etmiyorlar.

Ben de ardılda ilk sırada sınava gircem diye tutuşmalardayım.

25 Ekim 2011 Salı

En iyi 5 Kasabian Şarkısı



Başlığa parantez açıp "şu anki haleti ruhiyeme göre" demeli.

Lastfm listelerine önem veririm. İnsanları varsa lastfm sayfalarına ve oradaki dinledikleri sanatçı sayısına göre değerlendiririm. 2008'den beri abonesiyim ve iyi ki de öyleyim, lastfm kadar güzel siteler az bulunur. Neyse yeter bu kadar reklam.

Buradaki listeler genelde kolay kolay değişmez. Bir insan neyi seviyorsa onu dinler sonuçta, lastfm de bu dinlenilen parçaları kaydeder ne kadar dinlemişsin hepsini bünyesinde tutar. Benim de oldukça uzun bir zaman 1 numara kalan bir grubum vardı. Kasabian'a kadar.

Bünyemi sardığı andan itibaren lastfm listelerimi alt üst eden, bodoslama ilk sıraya yerleşen grup oldu kendisi. Neden oldu, nasıl oldu bilmiyorum ama bir anda en sevdiğim grup oldu.


Kasabian'ı nasıl mı seviyorum?

-Kasabian bir içecek olsa onu su gibi içerdim. Yemek olsa en sevdiğim yemek olurdu.

-Kasabian, benim için bir 4 yıllık bölüm, master ve doktora sonrası asistanlık alarak hayatımı adayacağım bir dal olurdu.

-Kasabian bir insan olsa sonuna kadar peşini bırakmaz onunla evlenirdim.

-Kasabian, 40'ını geçkin rakçıların bayramlık kırmızı pabuçları onlar için ne ise benim için de o olurdu.

-Kasabian bir kitap olsaydı, her satırını her harfini ezberlerdim. Bir film olsaydı bütün replikleri bilirdim.

Bu yüzden Kasabian için bir liste hazırladım. En iyileri listesi (tabii bana göre).

Not: 1 numara hariç hepsinin derecesi gözümde aynıdır.
Not2: Tekrar diyorum: Bu listeyi şuanki ruh halime göre düzenledim. Bütün şarkıları benim için listelik.



5. L.S.F.



4. Fast Fuse




3. Club Foot




2. I.D.

Bu şarkının canlı performansını değil albüm kaydını dinlemenizi tavsiye ederim ilk olarak.



1. Acid Turkish Bath (Shelter From The Storm)

Son albümünden bir şarkı. Çıktığı dakikadan beri bir numaram.





Not3: Resim ararken Tom Meighan'ın bir resmini buldum. Bu resimde hoş çıkmış ama normalde öküz gibi çirkin bir adamdır.

23 Eylül 2011 Cuma

İnce Bacak Sendromu



Bir kere baştan söyleyeyim, ince bacaklı kızlardan nefret ediyorum, ama onlar benden nefret etmesin istiyorum hıaaaa.

Niye yahu? Niye bu kadar ince bunların bacakları? Nolmuş bunlara? Anneleri mi bakmamış? Ya da benim annem mi bana fazla bakmış? Sorun hangimizde? Onlar mı acayip ben mi? Ben neden öyle bir kot giyemem? Neden tüm kotlar artık boru paça? Neden şort giyerken otuzbin kere çekiniyorum (b*kumu ye her gün şort giydin geçen yıl diyenleri duyabiliyorum evet.)?
















Hayır millet olarak o kadar da zayıf insanlar değiliz de anlam veremediğim şey o. Bütün kot markaları yeni sezon için daracık tayt gibi pantolonlar çıkarmışlar. Ama kot kalın bir kumaş olduğundan tayttan daha fazla büyük gösteriyo insanın bi tarafını. Kolum kadar bacağı olan kız tanıyorum yahu. Bi koysam yarısı boşa gidicek, sinir oluyorum hepsine. Allah belalarını versin. Yok lan vermesin o kadar da değil.



















Hele bi de aralarında uzun olanlar var!!! Sizi ayrı dövmek istiyorum. Bu mekandan defolsunlar istiyorum. Ama sonra kıyamıyorum.

En çok da yiyorum ama kilo alamıyorum diyenler. Hakkaten yiyip de kilo alamayanlar. Benim yediğimin 2 katını yiyip benden rahat bi on kilo zayıf olanlar... Bu yaptığınız insanlığa sığar mı ismail, sığar mı atalay, sığar mı burak?

Çok içerledim olum öyle böyle değil. Birikti böyle nasıl içimde, boynum bükük oturuyorum evimde.

26 Ağustos 2011 Cuma

Babam Çok Fantastik Bir Adamdır No:7



Yıl 2006.
Üniversiteyi kazanmışız hepimiz aynı anda, abim ben ve kardeşimiz gibi sevdiğimiz kuzenimiz. O kadar mutluyuz ki ailecek anlatamam. Arada kara kediler var tabi mutluluğumuzu bozmak isteyen. Hele bir de aile büyüğü olunca bu insanlar amaçlarına kolay ulaşıyorlar. Sana kulp bulmaya çalışınca çok zorlanmıyorlar.

Bir aile yemeğine biz davet edilmedik, babaannem sadece babamı çağırmış ama bize hiçbir şey söylemedi. Genelde yemeğe davet eder bir şekilde. Bu sefer bir terslik vardı besbelli. Biz yine de gittik. Ben aç değildim zaten ama annem kasıtlı olarak yemek yemedi. Annemle babaannem atıştı, arada bir taş bana geldi. Ben de eski alışkanlık kendimi savundum ve babaannem beni ne terbiyesiz ne ahlaksız ne kötü bir evlat olarak duyurdu bütün misafirlere. Babam oradaydı, sustu. Amcam (en az babam kadar severim) oradaydı, sustu. Hepsi sustu. Babaannesine terbiyesizlik yaptı dediler, babam üniversite kaydıma bile gelmedi. Babamı sonra gördüğümde aradan 9 ay geçmişti. Benimle konuşmadılar.


Yıl 2011.
Çok sevdiğim bir başka kuzenim üniversiteyi kazandı, kazandığının ertesi günü amcasının karısı olan yengesi burnundan getirdi bir şekilde. Babası oradaydı ama hiçbir şey demedi. Amcası oradaydı ama hiçbir şey demedi. Çocuk çok sinirlendi ve çıktı oradan gitti. Bizimkilerin hepsi sinirlendi, hepsi bir şeyler söyledi. Babam "Babası nasıl orada durur da bir şey demez" diye söylendi.

İşte bu yüzden benim babam fantastik bir adam diyorum, boru değil.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Fantastik Film Adamları

Bir film izlerken "ulan bu adam şey değil miydi eaaa şey yav?" diye filmin içine etmişliğimiz vardır millet olarak. Geçenlerde oturmuş LOTR gecesi yapıyoduk (ben ve the other kişilikler) ve tam o sırada ulan bu filmlerde de hep aynı adamlar oynuyo düşüncesi takıldı. Ben de bir liste yaptım. Atlı silahlı büyülü mutantlı filmlerde oynayan adamların listesi... Unuttuklarım var illa ki, affola. Ama özellikle koymadığım isimler de var.

10. David Wenham - Faramir - (300) Dilios - (Van Helsing) Carl

Başlığı ve bir ton şey olarak devam ettirebiliriz. Hem seslendirmede hem bu tarz filmlerde bulunabilecek bir tipe sahip olan bu abimiz sağolsun nur yüzünü ekranlardan eksik etmeyerek bu cins filmlerin kız camiasında biraz da olsa popüler olmasını sağlamıştır vakti zamanında. Ailenin ezilen evladı rollerinde gönüllerde yer edinmiştir.






9. Chris Evans - Gaptan Amarika - (Scott Pilgrim vs World) Lucas Lee - (Fantastic Four) Human Torch

Abinin "bıyığımı sakalımı kestiler mala döndüm" ifadesinin yanında yukarıda saydığım filmlerde oynamış olması da ayrı bir olay. Bu adamı sevmiyorum. Tiskiniyorum. Çok mal lan!







8. Andy Serkis - Gollum - (Inkheart) Capricorn - (King Kong) Kong


Bu adam gollumdan başka neyki yeaa diyoruz ama aslında küçümsüyoruz. Bir sürü filmi hem oyunculuğu ile hem de sesiyle şenlendirmiş bir abimizdir. Yine de gollumu seslendirme konusunda Türkler daha iyiydi bence.






7. Ian Mckellen - Gandalf - Magneto - (oyunbozanlık edicem ama) Emile


Amcamızı hepimiz Gandalf ve Magneto olarak tanıdığımız için bunları başlığa yazdım ama seslendirme sanatçılığının üstüne diyecek yok bu amcanın. Ayrıca sinema dünyasına sevgili bulmak için girdiğini söylemiş bir röportajında. Sir ünvanı da var üstelik. Son olarak bir tişörtünde dediği gibi "I am Gandalf and Magneto. Get over it."( not: adam gay. tişörtün mesajını anladınız siz)





6. Patric Stewart - Jean-Luc Pickard - Charles Xavier - Bir ton ingiliz filmi

İnsan Yorkshire da doğmaya görsün, hele bir de Patric Stewart kadar yetenekli olmaya görsün, hele bir de kel olmaya görsün... O bir can, o bir canan. Ben onu lordlu leydili bazı filmlerden ve tabii ki Star Trek'ten ve hatta X Men'den bilirim. Ama bu kadar çok oyun seslendirdiğini bu yazıyı yazarken fark ettim.







5. Viggo Mortensen - Aragorn - Frank Hopkins - Diego Alatriste


"Atlı adam" veya "ortalarda pis işler dönüyor ve ben burada çok önemli bir adamım" mesajını veren her filmde oynadığına inandığım abidir kendisi. Zamanında çok aptal filmde oynaması ya da soyadının mortingen e benzemesi karizmasını biraz bile çizmiyor.





Şimdi bu abiler amcalar mikemmel insanlar orası kesin. Ama bundan sonrakiler her filmde her dizide her bişide karşımıza çıkan abiler:


4. Craig Parker - Glaber - Darken Rahl - Haldir - Sabas


Abimiz yukarıda saydıklarım haricinde Zeyna Herkül ne bulduysa oynamış. Her yerde bu adam. Yine o adam yine o adam! Resimden çıkaramayanlar için choq yhararLı 1 site buLdhum arqhadashLar: google.com









3. Cate Blanchett - Galadriel - Elizabeth - Marion Loxley - Daisy - Katherine Hepburn

Cate de bütün fantastik filmlerde oynayan adamlar listesine girmeyi hak ediyor bence. Her şeyi oynuyordu bir ara. Her şeyi..









2. Sean Bean - Boromir - Stark - Ulrich - Odysseus - Da Silva

Akıllara "ölen adam" olarak geçen birisi olsa da gönüllere taht kurmuş bir adam Sean Bean. Adam lord falan olmak için doğmuş. Yalansa yalan deyin. Sean Bean anlatılmaz izlenir. Sean Bean. Lordlu askerli filmlerde çözüm ortağınız.







1. Karl Urban - McCoy - Eomer - Ghost - John Grimm - Caesar (Zeyna'da) - Vaako


Karl Urban bir numarayı kesinlikle hak eden bir adam. Her yerde oynamış adam ya her yerde!!! Ben başlıkta es geçtim bir sürü filmini veya dizisini. Ama açıklama yapmaya bile gerek yok zaten. Karl Urban her fantastik filmde oynayan adamlar listesinde bir numara.






Not: Bu liste Gary Oldman için çok yavan geleceğinden onun adını numaralandırarak kirletmek istemedim. O adam benim için bir numara her filmde.

Not2: Ryan Reynolds ağzıyla kuş tutsa benim listelerime giremez.

Not3: Russel Crowe da listeyi aşar.

Not4: Resim ararken canimsevgilim.com diye bir yerden resim buldum. Çohacayip lan!

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Yeah

Memlekete yabancı bir grup konsere geldiği zaman, "İstanbuul! You're gorgeous" vb falan diye başlayan ilk cümleye "Yeeeaaaaaaaaaaaaaah" diye bağıran (yes değil ama yeah) büyük bir kısım (genellikle kız) insanlara selam olsun. İkinci ve daha komplike ve de muhtemelen çoğunluğun anlamadığı cümle sonunda "HAHAHAHA" diye bağırarak gülen (genellikle erkek) insanlara da selam olabilir. Siz ingilizce bilen süper insanlarsınız ve o kadar mükemmelsiniz ki burada harcanıyorsunuz. :(

25 Haziran 2011 Cumartesi

"Başkent İletişim" Pişmanlığı

Ey üniversiteli arkadaşlar! Paranızı bir takım kurslara harcamayın. Yazık günah. Pişman oluyorsunuz boyuna.

Ben oldum.

Geçen mart ayında can sıkıntısından bir kursa gideyim dedim, malum artık ders sayısı azalmıştı mezuniyet yakındı falan. Bitmeden kendimce bir şeyler yapayım diyordum. Dil öğren diyenlere adeta bir panter gibi saldırmamın ardından beni seçim konusunda yalnız bıraktılar. Ben de seslendirme kursuna yazıldım.

Ama seslendirme için diksiyon şart dediler. Bir de ona yazıldım.

Para ve zaman kaybı. Tamamen.

Bir kere kursa başlamadan önceki (Başkent iletişim) muhabbeti kayıt olduktan sonra bulamıyorsun. Bir ton para veriyorsun demiş miydim?

Çok büyük hevesle gittim seslendirme kursuna, ilk hafta. Düşün işte diksiyona bile katlandım! Ama daha ilk ders nasıl iş bulamayacağımız üzerine oldu.

"Bu sektörde iş bulmanız neredeyse imkansız, herkes ayağınızı kaydırmanın peşinde. Kasti hareketlerle performansınızı engelleyecekler. Hiçbir şey yapamayacaksınız." dendi.

İkinci hafta, nasıl büyük bir beceriksizlikle senkron tutturamadığımız için alay edildik. Çok kötüymüş, o kadar denemeden sonra en azından biraz düzgün olmalıymış...

Üçüncü hafta, çizgi film karakterlerini farklı ses tonları ile seslendiremedik. Alay edildik. Bok gibiydik zira.

Dördüncü hafta ağzımızı açamadık.

Beşincide bok gibiydik yine, duygu veremiyorduk. Mal gibi seslendiriyorduk karakterleri. Ayrıca adı Jack olan bir karaktere cek dedik diye alay edildik. CEAK demeliydik.

Altıda, yine alay edildik. Ne ağlayabiliyorduk, ne gülebiliyorduk, "pap-pat-yeaam" diyemiyorduk.

Sonraki haftalara gitme tenezzülünde bulunmadım.

Alay edilmek için para vermek istiyorsanız buyrun. Gayet pahalı bir şekilde alay edileceksiniz.

17 Haziran 2011 Cuma

Babam Çok Fantastik Bir Adamdır No:6

Babam çok fantastik bir adamdır. Dünyadaki en hayalperest, en çocuksu kişidir. Oysa ki 52 yaşındadır. Ama hayalleri ile ömrümüzü tüketir. "Baba Harikalar Diyarında"dır. "Baba ve Yedi Cüceler"dir. Hatta yeri geldiğinde "Babaception", "The Return of Baba Knight" "Baba of the Rings", "Baba Saga - New Moon", "Baba Potter and Prisoner of Azkaban" dır. Her alemin adamıdır.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Fenalıklar


Öff yine bir takım sıkıcı olayla sarılıp sarmalandım. Gına geldi be. Mezuniyete iki hafta kalmış, diğer bölüm için staj yapılacak, yıllık yaz, yıllık için resim çekil, yıllık için para ver, cüppe için para ver, balo için para ver, elbise için para ver, bu arada hız kesme çeviriye devam, öküz gibi dönemsel projeler de var... İliğim kurudu.

8 Mayıs 2011 Pazar

Annem Çok Fantastik Bir Kadındır

Annem çok fantastik bir kadındır. Gayet mutlu bir şekilde muhabbet ederken bir anda sinir krizi geçirip seni doğduğuna pişman edebilir. Sen nerede hata yaptım diye veri aratırken beyninde, o çoktan krizini yaşayıp, bitirip, gelip çayına devam ediyordur. Hiçbir şey olmamış gibi muhabbetine devam eder. Kendini affettirir. Candır, canandır.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Babam Çok Fantastik Bir Adamdır No:5

Babam çok fantastik bir adamdır. Aileden gelen bir özelliği sayesinde dünya üstündeki her insanı tanır. Herkesle muhabbeti vardır, herkesin ne mal olduğunu bilir. Hele, referansa(torpile) mı ihtiyacın var, başvuru için ayın 21'i son günse babam sana 22'sinde o referansı bulur getirir. Ama iş işten geçmiştir. Hayat kötüdür. Geçmiş olsundur.

24 Nisan 2011 Pazar

Babam Çok Fantastik Bir Adamdır No:4

Babam çok fantastik bir adamdır. Her zaman başkalarıyla çok ilgilidir. Özellikle arkadaşlarının çocukları söz konusu olunca ilgisi bizden şaşar. Mimar çıkacak oğlu ve çift anadal yapan kızının başarısından çok Sabri Bey'in iki yıllık yüksek okul kazanmış oğlunun başarısını tebrik eder. Gerekirse ona harçlık bile yollar. Çok düşünceli adamdır.

14 Nisan 2011 Perşembe

Bir Festival Günlüğü

Bir takım insanlar "festival ne yha" diye sinirimi oynatmakta. Onlar öyle hor görürken festivalleri, benim aklımda güzel anılar canlanmakta. Ben sana nasıl anlatsam ki festivali?

Bir kere bilet alma zamanı başlar heyecan. Kim geliyor, ne kadara geliyor? Para buldun, bulamadın. Kiminle gideceksin, nerede kalacaksın? Kombine mi, tek günlük mü? Kamp kurulacak mı? Of hele o kamp malzemelerin yok mu... İnsanı alır götürür. Bütün evin sırtındadır. Her şeyi akıl etmelisin. Uyku tulumu, mat, fener, daha neler neler... Gideceğin şehre taşırken tüm yükünü, aslında tüm yükü heves taşır.

Mekana varırsın, çadırını kurarsın. Etraftakilerle tanışırsın, en azından göz aşinalığın olur. Etrafa bakıp, çadırının yerini ezberlersin. Mutlaka kilit de götürmelisin, her türlü insan olabilir etrafta.

Sonra etrafı dolaşmaya başlarsın. Gruplar yavaştan çıkmaya başlamıştır, güneş tepede seni yakmaktadır. Ama sen mutlusundur, etrafta senin gibi mutlu bir sürü insan vardır. Eğer arkadaşlarınlaysan farklı eğlenirsin, sevgilinleysen daha bir farklı...

Bütün gün bir yudum serinlik için ölürsün. Ama o akşam üstleri yok mu, tam bir cennettir. Güneş etkisini yitirdiğinde, elinde biran, etrafta mutluluk ve eğlence, sahnede güzel bir grup harika şarkılarını çalarken yaşadığın haz unutulmazdır. Aldığın her nefesin hakkını verdiğin andır. Güneş battığında gidip yemeğini yersin, esas gruplar için beklersin. Ya sahne önündesindir, ya da arkalarda hiç fark etmez. O grup çıktığında bütün kalabalıkla bütünleşmiş, şarkılara bütün kalabalıkla katılırsın. Grup elemanının seni gördüğünü sanırsın. Her şey mükemmeldir o anda. Bütün gece bir dakikaymışçasına büyük bir haz içerisinde geçer. Sanki bitmesini hiç istemediğin bir rüya gibidir. Konser sona erdiğinde, pes etmezsin o kalabalıkla tekrar sahneye davet edersin grubu. Ve çıkarlar. Ve gene çıkarlar. Ve belki gene çıkarlar...

Gece yarısı yorgunluktan bitap, yazın şurup gibi havasında oturur dinlenirsin. Çadırına doğru yol alıp, belki de bütün bir yılın sıkıntılarını silmiş bir şekilde 1 dakika içerisinde uykuna dalarsın. Ertesi gün güneşin azizliğine uğrayarak erken kalkarsın. Ve gün tekrar eder. Ve bütün bir festival bittiğinde, ölümüne yorgun ama bir o kadar da mutlu ve huzurlu olursun. Güneş yanıkların ve bütün yükünle evine geri dönerken bu sefer de bütün yükü bu mutluluk çeker.

Ve bu memnuniyet seni bir sene sonraki festivale kadar idare eder.

En Bayık 10 Mekan Şarkısı

Gittiğimiz her ortamda illaki çalan bir grup şarkıdan artık o kadar nefret ediyorum ki, onları deşifre etmeye karar verdim. Bu şarkılara eşlik edeni dövelim!

not: Bu liste, ilk çıktığında güzel olup, sonradan çalına çalına iman gevremesi yaşatmış bir takım şarkıdan oluşmuştur. Türkçe şarkılar tenzih edilmiştir, zira bütün Türkçe şarkılar bu listeye girebilecek durumdadır.

10. Goo Goo Dolls - Iris

Bu Allahın belası şarkı her romantik ortamın fon müziğidir. Bir zamanların "Issız Adam"ı tadında bir Meg Ryan filminden kalmadır. Şarkı esasında güzledir, ama gına gelinmiştir, bıkılmıştır...




9. Radiohead - Street Spirit

Neden bilmem, Radiohead'in bir çok ortamda gül gibi gidecek şarkısı varken, bir grup mekan sahibi bu şarkıyı çalmakta ısrarcılar. Belki aralarında bir mesajdır, gizdir, bilemedim.




8. Coldplay - Clocks

Bu şarkı da çaldığı her ortamda bulunan grupsal ergenlerin "kavırlayalım yeaa" demesine, ya da kişiliği oturmamış gropie çakması yaşı geçkin hatunların "piyanoda çalıyom ben bunu yeaa" demesine imkan sağlamış bir şarkıdır. Allah sahibine bağışlasa, her mekanda çalmasa negzel olur di mi?





7.Cat Stevens - Wild World

Sadece mekanlarda çalınmakla kalmayıp ana haber bültenlerindeki tüp bebek haberlerinin fon müziği olma ünvanına sahip güzide şarkı. Eminim Cat Stevens tüp bebek haberlerine fon olsun diye yapmıştır bu şarkıyı. . . UU beybi.. Şarkının orijinal haliyle, Skins versiyonunu birlikte atıyorum. Skins izleyin. http://www.youtube.com/watch?v=edE3cEhM0Mg

Orijinali:




6. Eagles - Hotel California

Yorum yapmaya gerek var mı? Feyste falan paylaşmayın diye link bile atmıyorum.



5. Nirvana - Smells Like Teen Spirit

"Nirvana hacı yhaa" diyen kızların çıkmasına sebep olmuş şarkıdır. Her mekanda mutlaka ama mutlaka çalar. Hatta o mekanda uzun oturursanız 2 kere bile çaldığına şahit olabilirsiniz. Tori Amos'tan dinlemediyseniz diye linkini atayım diyorum: http://www.youtube.com/watch?v=SaUL_7H7r40

Orijinali:




4. Red Hot Chilli Peppers - Californication

Ya da Otherside, fark eder mi? Her mekanda kesin çalan şarkılardan ikisi de. Hiç şaşmaz.





3. Metallica - Whiskey In The Jar

Böyle özellikle, cumartesi akşamları ağzına kadar dolu olan ve muhtemelen birilerinin doğum günlerinin kutlandığı vakitlerde heeyöööö diye milletin eşlik etmeye çalışıp boka batırdığı şarkıdır. Metallica videosunu paylaşmaktansa Dubliners'ı tercih ederim. Buyrun:





2. Rammstein - Du Hast

Bu şarkının ilk sırada olmamasının tek sebebi, raklı metalli yerlerde çalması, diğer nargilecilerde çalmamasıdır. Oysa, Seda Sayan bile çok kullanır bunu fon müziği olarak. En çok kavırlanan ergen şarkısı olmasının yanı sıra, Rammstein tarafından çalındığında herkesi ergenleştiren ve eşlik ettiren şarkı olma özelliği de vardır.





1. Franz Ferdinand - Take Me Out

Tartışmasız bir numaramız çıktığı günden bu yana hiç ara vermeden her mekanda günde en az bin kere çalınmasıyla meşhur, dillere pelesenk Take Me Out. Ayseeed yudonnov, yuseed yudoonnooov, ayseeeeeed.....................

31 Mart 2011 Perşembe

Babam Çok Fantastik Bir Adamdır No:3

Babam çok fantastik bir adamdır. Sürekli işe girip çıkar. Kendince bir düzeni vardır. Eğer iş görüşmesi pazartesi diyorsa, o görüşme çarşambaya kalır. Eğer o iş görüşmesi salı diyorsa iş cumaya kalır. Cumadan tekrar pazartesiye kalır. Ve döngü her daim devam eder. İşe giremez. Girerse çabuk çıkar. Gamsızdır.

25 Mart 2011 Cuma

Babam Çok Fantastik Bir Adamdır No:2

Babam çok fantastik bir adamdır. Olayları her zaman kendine çevirmeyi çok iyi bilir. Suç bastırmak onun için çocuk oyuncağıdır. Hangi ortamda olursa olsun, kendisine karşı çıkan birisi oldu mu "Suç benim gibi pezevenkte ki.." diye başlayıp ortamın eksenini bir anda kaydırır. Haline üzülürsün. Kendi derdini unutur, onu teselli edersin. Çakaldır.

23 Mart 2011 Çarşamba

Babam Çok Fantastik Bir Adamdır No:1

Babam çok fantastik bir adamdır. 150 lira harçlık verir. "200 lira aidat yatırmam gerek" dediğimde 100 daha verir. Bana 50 kalır. Sorana 500 lira harçlık verdiğini söyler. Halden anlamaz. Adamı süründürür.

17 Mart 2011 Perşembe

Mr. Sandman'in işleri bunlar 2:


Bu aralar gene coştu rüyalarım efem. Bu sefer bir partideyim. Allam nası eğlence nasıl muhabbet anlatamam. Herhalde hayatımda gördüğüm en güzel parti. Kıçımın açıkta kalmasının böyle bi rüyayla bağlantısı olduğuna göre çok da üstelemiyorum bu konuda. Muhabbet, içkiler, dans gırla..

Böyle güzel bi ortam içinde (kıç açıkta kalması etkisini gösterdiği nokta) yanıma "MAROON 5" adlı gottirik grubun solisti geldi. Ve neden bilmem muhabbete başladık baya baya. Partinin havasındandır eminim. Yoksa bence o adam GAY dicem, gaylar alınmasın diye demiyorum. Neyse o kadar muhabbetten sonra adımı söyleme ihtiyacı duyuyorum.

-Bu arada ben Dilara, diyorum tam bir tiki edasıyla. Ortam bozmuş beni meğersem. Adam gayet kendinden emin (bu arada adamın adı ADAM'mış sdfdfgdfgfghghjghjhk):

-Eh beni biliyorsun zaten, diyor.

Bi an mavi ekran veriyorum, bilmiyorum ki herifin adı ne. Biraz düşündüm ne olabilir bunun adı diye. Sonra sorarcasına:

-Maroon number 1 ?, diyorum.


Sonra Adam kaçtı.

16 Mart 2011 Çarşamba

En İyi 5 Evanescence Şarkısı

Üniversiteye gelene kadar öle öle dinlediğimiz ama ortam yapınca yavşaklık edip "Bebe grubu la buuu" diye aşağıladığımız grupların baş sıralarına yerleşen Evanescence için beş şarkılık liste oluşturdum. Origin ve öncesine dayanan taş gibi şarkılarının yanında "hacı ben lifyum severim mayimmoootıl dinlerim" diyen insanlar soğutmuştur beni bu gruptan. Ha bir de Amy Lee..

Bu listeyi mp3'ünüze gece dinlemelik şarkılar olarak atabilirsiniz. Süper uyku getirir. Başlıyorum efem.

5. Lies

Aman tanvım bu şarkıyı beş numaraya koyacağım hiç aklıma gelmezdi ama düşündüğümden daha fazla güzel şarkısı varmış bebelerin. Lies şarkısı bi güzeldir hoştur, sevilir. Girişteki EYMİLİİ kısmını taklit etmediğiniz sürece!!!!! (Bir de bu salak videolar için özür dilerem sadece şarkıya odaklanın siz.)




4. Solitude

Bu şarkıları da gene çook eski bir şarkılarıdır. En sevdiğim 4 numero. Zamanında slow gidip huuuvuyeehuu diye coşan kısımlar ergen bünyeme iyi gelmiştir neden bilmem...



3. Exodus

Gene slowdan gidiyorum ama bu şarkının sevdiğim iki yanı var. İlki piyano kısmısını çalmayı gerçekten sevmem diğeri de şarkının sonlarına doğru söylediği şu söz:

"Show me the shadow where true meaning lies
So much more dismay in empty eyes"



2. Understanding

Bu şarkının iki versiyonu var. En sevdiğim akustik olanı. Daha az ve öz gibi geliyor. Özellikle uyku ile uyanıklık arasında uzun yolculuklarda bir numaradır. Yok, bir numara değildir ama ilk beşe girer...



1. I Must Be Dreaming

Dinledikçe sevdiğim, çalanın söyleyenin gözlerinden öpesim geldiği şarkıdır. Kesinlikle bir numaralık şarkı.

26 Şubat 2011 Cumartesi

Bit Pazarından Cin Toplamak

Bak sana bir şey anlatayım: Ben bu cinleri nereden topladım?

Yapın gereği bazı kıt beyinlilerin hayal gücünün bile yetmediği şeylere hevesleniyorsan, sen cinlisindir.

Arkadaşlarına gereğinden fazla değer verip, karşılığında 3 günlük insanları senden daha çok sevdiklerini görüyorsan, cinlenirsin.

Bloguna yazdıklarını çalıp prim yapanlara rağmen 2 kişinin seni takip etmesi, onların da birinin 10 yıllık kankan ve diğerinin de abin olması seni cinlendirebilir.

Face'teki 520 arkadaşın (çoğu da gerçektir yani, müzik tayfasını saymazsak, arkadaşlarının ex aşklarını saymazsak ya da birilerini saymazsak işte..) sadece 2 sinin paylaştığın şeyleri beğenmesi de seni cinlendirir.

Boktan Nihat Doğan aşağılamaları ya da boktan şarkıları paylaşmazsan, cinlisin demektir.

Site adminlerinin kıçlarını öpüp kendine ortam yapmıyorsan, cinlisindir.

Eller havada değilse cinlisindir.

İnsanları uzaktan izleyip sadece gözlemine dayanarak yorum yapıyorsan ve bu yorumlarında doğruysa, cinlisindir.

En çok da senin hayalini gerçekleştirmeye kalkanlar seni cinlendirir. Bir de, kıt hayal gücü olan insanlar. Ne senin için ne de kendileri için daha iyisini düşünmezler. İstemezler. "Ben sıradanım, sen de öyle kal" derler.

Kendine güvenmeyen kız arkadaşların seni cinlendirir. Seni, hoşlandıkları insanlardan kıskanan kıt güvenliler. Senin birilerini sevmene rağmen başkalarının aşkına göz dikebileceğini düşünenler...

Bunu yapan bir zamanlar çok yakın arkadaşlarınsa cinlerin sayısı iki katına çıkar.

Kısacası, bir ortamda yerin belli değilse, sen cinlisindir.

Mesele o cinlerle mutlu olabilmek. Ben yıllardır onlarla yaşıyorum. Onlar sayesinde başkalarının ortamında çerez değilim; kendi ortamımda milleti çerez ediyorum. Kazandığım cinler sayesinde kim iyi kim kötü rahatlıkla görebiliyorum. Böyle şeyler dostlar başına...

24 Şubat 2011 Perşembe

Mr. Sandman'in işleri bunlar No:1


Eveet.

Öyle evet diyesim geldi. Bazen gelir, hiç içimde tutmam. Niye tutayım, içim şişer mazallah... Sonra neymiş evet dem..

Efenim, bilmeyenler için söyleyeyim. Çok garip rüyalar görebiliyorum bazen. Zamanında Sandman'in işi düştü bana bir konuda, yardımcı oldum, o da sağolsun hiç boş bırakmaz, her gece bir atraksiyon ayarlar. Ben de bir zamanlar Karmen'in dediği gibi bunları yazmaya karar verdim. Başlıyorum hemen.

Bunu dün gece gördüm. Bizim evde bir düğün telaşı var. Herkes koşuşturmada, sürekli bir meşguliyet. Tuvalet boş kalmıyo falan.. Bir sürü tanımadığım adam var. Herkes mutlu ama baya baya... Sonuçta düğün evi. Gene artık kim evleniyorsa... Kesin yine bir kuzen falandır. Neyse... Bir odada Bülent Ersoy tek başına oturuyor. Gidiyorum yanına diyorum neden hazırlanmıyorsun Bülüş? Aynen Bülüş.. Herkes seni bekliyor, hadi hazırlan çıkalım hep beraber. Bak eğleneceğiz, her zaman olmuyo bu düğünler falan..

Bülüş meğer çok kızmış birilerine, gitmek istemiyor. Ama ben çetin ceviz tabi, yılmadım, vazgeçmedim onu götürmeye razı ettim. Zorla üst giydirdim. Straplez, altın renkli pulları olan mini bir elbise giydirdim Bülüşe. Saçlarını yaptım, makyajını yaptım, evet bunu uzun uzun yaptım rüyamda. Sonra Bülentle aramız iyi tabi bizim, baya bir muhabbet, gırgır, neler neler... O da benim saçımı ve makyajımı yapıyor. Üstümü giymek için odama gidiyorum ki ne göreyim?!

Birisi odamdaki karikatür kolajını yırtmış parçalamış. Ben bir sinir, bir sinir.. Çıkıyorum odadan, içimden bir Hulk çıkmasa da onun kadar öfkeyle "Bunu kim yaptı ulaaaaaaan eliniz kırılsın e miii defolun evimdeeeeeeeeeeeeeeeeeaaaaaaaan" diye gürlüyorum. Herkesi kovuyorum evden. Bülent hariç. Bir ağlıyorum bir ağlıyorum anlatamam. Yüzüm kıpkırmızı oluyor böyle dışarı çıkacak halim kalmıyor. Bu sefer Bülent gelip beni teselli etmeye çalışıyor.

Boşver, diyor, bir kağıt parçası. Ben ağlıyorum o bir kağıt parçası değil, onu oraya koymak için ne kadar uğraştım diye. Böyle sikik bir muhabbetin üstüne kapı çalıyor. Bülent diyor ki işte geldi, hadi hazırlan gidiyorsun. Ben gitmem diyorum o gidersin diyor, bir ton iş. O sırada kapı hala çalıyor. Neyse gidip açıyorum oflaya poflaya. Simon Baker gelmiş. Gayet suratsız bir halde "İki dakka bekle sen şurda geliyorum." diyorum odama gidiyorum. Simon da Bülent'e soruyor noldu ya diye. Bülent boşver diye başını sallıyor. Ben bunları hep görüyorum.

Sonra Simon'la çıkıyoruz evden. Tüm katları tek tek iniyoruz, her katta iki kapı var onlara bakıyoruz falan. Bir numaralı dairede de "HULK İŞLETMECİLİK" diye bir tabela var. Simon pis pis gülüyor, ben ona sinirle bakıyorum. Sonra ben de gülüyorum bokumda boncuk bulmuş gibi. Filmlerde öyle olur ya. Apartmanın girişinden güle oynaya çıkıyoruz.

Bir sonraki rüyaya kadar sıhhatle kalın efendim. Bay.

15 Şubat 2011 Salı

En Çirkin 10 Türk Dizisi Aktörü

Devrik başlığım aslında çok şey anlatmakta. En çirkin olan diziler mi adamlar mı ben bile anlamadım! Baştan söyleyeyim zevkler tartışılmaz. Dava etmeyin beni aktörler! ! !

10. Tolga Karel

Yaprak Dökümü'nün Oğuz'u. İnsanlara yakışıklı diye yutturulmaya çalışılan, bir dönem çoğunluk erkek nüfusunun kafasını yolunmuş tavuğa döndüren garip bir saç stiline sahip olan, kötü rolünün hakkını iyi veren ama sonuçta çirkin olduğuna inandığım kişi. Bu resimde de geleceği çok parlak çıkmış. Hayatta başarılar.





9. İbrahim Çelikkol

Karadağlar'daki Gül Ali. Bazen ne yapsan olmuyor bazen... I Ih... Nayn davut. Olmamış. Kısa saç ve bıyıkla belki..









8. Halit Ergenç

Çok popüler bir insan, dizileri de hakkaten güzel. Hepsini izledim sanırım (Aliye hariç. Onu da şimdi veriyor zaten yine. Sabah kuşağına bakarsanız bütün dizilerini veriyor her bi kanalda. Kaçırma imkanınız yok gibi.) Ama renkli gözlü olmak o gözlerin iki ayrı noktaya baktığını örtmüyor be Mistır Ergenç. Ayrıca her yeni dizisinde saçlarının arttığını düşünmüştüm ama bu sabah kuşakları dizileri göz yanılmasına düştüğümü kanıtladı. Sülüman sınıfta kaldı.


7. Bülent İnal


Bitmeyen Şarkı adlı dizide Bergüzar Korel'le başrol paylaşan abi. Ağır abi, havası var ama gene de Berg nerde o nerde... Olmamıııııış... Bir tek adımı doğru söyleyen nadir insanlardan birisi olmasıyla severim kendisini.





Şimdi burada bir ara vermek istiyorum, şimdiye kadar saydıklarım çoğu insan tarafından hoş kabul edilen erkekler. Ayrıca yaptıkları işleri az çok severim. Ama bundan sonrakiler tam Allahlık...

6. Tamer Karadağlı



En kötüsü de kendini gerçekten bir şey sanan insanlar... Pehey..








5. Kutsi



Yorum yapsam mı yapmasam mı bilemedim. Doktorlarda oynuyor bilmeyen varsa hani şeyediyim..








4. Özgürcan Çevik

Aklınıza Özgür Çevik gelmesin, zira kendisi dizilerde en yakışıklı sayılabilecek 2 adamdan birisidir ( <3 ). Bu Özgürcan Çevik, Türkan'da oynayan adam, Türkan'ın kocası Orhan hani... Tekrar diyorum kimsenin oyunculuğuna emeğine bir şey dediğim yok. Çirkinler...






3. Serhan Yavaş



ATV'nin UNUTULMAZ yavşaklığının başröl (!) oyuncusu. 2 kız kardeşin aynı adama aşık olma yavşaklığının bir ürünü olan dizide iki kız bunun için mi birbirlerini kırıyolar diye düşünmeden edemiyorsun. Sonra kızların tipi geliyor aklına, susuyorsun.



2. Murat Ünalmış


Ün almış kıl aldırmamış.. Yine iki kardeş falan var sanırım izlemedim diziyi hiç. Enboleyn allah bin belanı versin, her şeyi senle kıyaslıyoz! Fragmanlardan anladığım kadarıyla bir sekizinci henri meri boleyn en boleyn aşk üçgeni gibi bişi heralde. Tek bir farkla. 8. Henriyi filmde Eric Bana, dizide Jonathan Rhys Meyers oynamıştı. İkisi de taş gibi adamdır.

Veeeee 1 Numaraaaaaaaa.

1.Erkan Petekkaya


Bu adam hakikatten çok iyi bir oyuncu. Bir insan ancak bu kadar iyi bir angut tiplemesi çıkarabilir. See you soon Aligaptaaaaaaaaan!!!!!!








Bu arada ali kaptan yazınca gugıla ilk çıkan resim de süper sdfd xD Bu çocukta da ilk 10 a girebilme potansiyeli var.




Bazen çok kırıcı olabiliyorum, evet..

11 Şubat 2011 Cuma

En İyi 10 Dizi Intro'su

Helöv genşler, size kısıtlı, kıt dizi arşivimin içinden seçtiğim en sevdiğim introları listeledim. İçimden geldi. Hemen başlıyorum.

10. Pretty Little Liars

Bu salak diziyi çok fazla boş vaktim olduğu ancak yapacak hiçbir şeyimin olmadığı zamanlarda açıp izliyorum. Tam bir no brain activity. (o kadar strong bi presence i yok) Zaten diziport falan o kadar yavaş yüklüyor ki her seferinde, ilk partı zorla bitirip ikincisi dolmadan sıkılıp kapatıyorum. Pokemon besliyorum. Bana ne Alison'mış, Hannah'mış falan. Ama dizinin girişini güzel yapmışlar şimdi, yiğidi öldür hakkını ver. Noluyo lan ölü süslüyolar diyorsun.




9. Bewitched

Çocukkene herkesin izlediğine inandığım güzelim dizi. Özellikle Dick York'un, Elizabeth Montgomery kaybolduğunda yüzünde oluşan mal ifade (gerçi adamın kendi ifadesi o) çogzel.




8.The Tudors

Her sezon Henry yaşlanıyor tabi burda ama daha ilk sezonun introsu en iyisi. Daha ilk saniyelerde gözü dönmüş azgın pis Henry nin Natalie Dormer'ın cicolarına bakması falan efsane. Adamın 4 sezonluk niyetini anlatıyor. Ha bir de nerede Suffolk Dükü nerde Pargalı İbrahim T_T... Pehey..



7. Sons Of Anarchy - "Curtis Stigers & The Forest Rangers - This Life"

Pis motorcu insanlar falan var dizide. Pek bir güzel. Girişinde de dövmeler cana geliyor. Ha bir de dizinin bir kısmı Kuzey İrlanda'da geçmişti, o zaman içine s*çmışlardı şarkının. Gerçi döndüler Amerika'ya. Şükür.

PS: Kimse zahmet edip düzgün intro yu koymamış. Ben de Kuzey İrlandalı introyu koymak istemedim, onun yerine şarkının tam halini koyuyorum. Zaten oturup izleyin, kendiniz görün. Terbiyesizlik etmeyin, adam gibi bir dizi izleyin.



6. Firefly

Başrolde oynayan adam çok gıcık olsa da en sevdiğim dizilerden birisidir. Garanti giriş müziğinin bunda etkisi vardır. Yoksa ne oturup izleycim mal gibi herif, zaten dizideki adı da MAL. Çok ciddiyim.



5. Haven

Baştan diyeyim bu dizi gerçekten güzel. (Gerçi Eric Balfour'un çemçük ağzına katlanamıyosan izleme.) Öyle tahmin ettiğiniz gibi sıkıcı polis dizisi değil. Bütün kasaba halkı gone wild! (strong presence) Stephen King'in The Colorado Kid'inden uyarlanmış, fantastik bombastik bir dizi. Girişi de çohzel.



4. House M.D.

Bütün özenti bebelerin ağzına laf veren bir şarkısı olsa da House M.D. nin introsu güzel. Ara ara sıkılıp kendileri değişiyor şarkıyı ya da doaaang diye bir efektle direk House M.D. yazısını verip bölüme geçiyorlar ama öyle de seviyoz biz onu. Yeni kızı şutlamanı dört gözle bekliyorum Hauz.



3. True Blood

Aslında bu son 3 şarkı için çok kararsız kaldım. Hepsi gönlümde birinci <3. Köylü kızı Sookie ( Ov Sukiie çık çıkıı), aman Sookie, canım Sookie.. Tenhalarda menhalarda



2. Lie To Me

Laytumi en sevdiğim dizidir şu anda. Umarım devam eder, keserler diye 3 nokta 5 atıyorum. Lie To Me'nin en güzel yanı Tim Roth'un aksanı, Emily'nin cinliği ve intro şarkısı. Brand New Day. Şu anda One Hit Wonder gibi görünmekte.



1. That 70s Show!

Veeee bir numaraaa. Kesinlikle bu olmalıydı! Lafı bırakıp videoya geçiyorum beyb.



Guddey... Ased guddey!

7 Şubat 2011 Pazartesi

Döğüşmek vs. Değişmek

Konuştuğum herkesle kavga etmek gibi güzel bir huyum vardır.

Yoo.. Aslında herkesle kavga etmiyorum. Düşününce kavga etmediğim birkaç kişinin varlığını fark ettim.

En son en yakın arkadaşımın, ben Polonya'dayken millete benim hakkımda yavşakça konuşması yüzünden kavga etmiştim, sanırım. O zaman da insanlara zarf atıp ağızlarından laf almayı yeni öğrendiğim zamanlardı.

Pehey.. Yalan dünya.

Artık çok kavga etmiyorum. Çok pas atıyo insanlar ama gene de bir şekilde tutuyorum kendimi. Çoğu zaman yani.. Bir ilham geldi, bir şey oldu anlamadım. İnsanların küfrü haketmesi benim onlara küfretmem gerektiği anlamına gelmiyor, onu anladım sanırım. Her şeye atlamıyorum, o zaman daha eğlenceli oluyor. İşler daha garipleşiyor, bir sürü olay dönüyor orada.

Susup beklersen, kendilerini bok gibi döküyorlar ortaya. Tavsiye ederim. Evet, tüm yazının amacı bu son cümlelerdi.